30 Aralık 2018 Pazar

Spor Toto Süper Lig Lefter Küçükandonyadis Sezonu ilk yarı istatistikleri


1. Medipol başakşehir 35
2. Trabzonspor 29
3. Evkur Yeni Malatyaspor 29
4. Kasımpaşa 29
5. Galatasaray 29
6. Antalyaspor 27
7. Beşiktaş 26
8. Atiker Konyaspor 25
9. Demir Grup Sivasspor 24
10. Göztepe 22
11. Bursaspor 21
12. Ankaragücü 20
13. Kayserispor 19
14. Aytemiz Alanyaspor 18
15. Akhisarspor 17
16. Büyükşehir Belediye Erzurumspor 16
17. Fenerbahçe 16
18. Çaykur Rizespor 12

Ligin ilk yarısında büyük maçlar:
FB 2 - 1 BS
TS 4 - 0 GS
BS 1 - 1 BJK
FB 1 - 1 BJK
GS 1 - 1 BS
GS 2 - 2 FB
TS 1 - 1 BS
TS 2 - 1 FB
BJK 1 - 0 GS
BJK 2 - 2 TS

---------------------------------------İlk Yarı İstatistikleri--------------------------------

1- En İyiler

En çok puan toplayan takım: Medipol Başakşehir (35)
En çok galibiyet alan takım: Medipol Başakşehir (10)
En az mağlubiyet alan takım: Medipol Başakşehir (2)
En çok gol atan takım: Kasımpaşa (37)
En az gol yiyen takım: Medipol Başakşehir (8)
En iyi averaja sahip takım: Medipol Başakşehir (14)

Kendi evinde en çok puan toplayan takım: Trabzonspor (20)
Kendi evinde en çok galibiyet alan takım: Trabzonspor, Kasımpaşa (6)
Kendi evinde en az mağlubiyet alan takım: Galatasaray (0)
Kendi evinde en çok gol atan takım: Trabzonspor, Galatasaray (22)
Kendi evinde en az gol yiyen takım: Beşiktaş (5)
Kendi evinde en iyi averaja sahip takım: Medipol Başakşehir (4)

Deplasmanda en çok puan toplayan takım: Medipol Başakşehir (18)
Deplasmanda en çok galibiyet alan takım: Medipol Başakşehir, Antalyaspor (5)
Deplasmanda en az mağlubiyet alan takım: Medipol Başakşehir (1)
Deplasmanda en çok gol atan takım: Kasımpaşa (16)
Deplasmanda en az gol yiyen takım: Medipol Başakşehir (4)
Deplasmanda en iyi averaja sahip takım: Medipol Başakşehir (5)

En çok gol atan futbolcu: Kasımpaşa'dan Mbaye Diagne (20)
En çok asist yapan futbolcu: Beşiktaş'tan Ricardo Quaresma (8)
Maç başına en çok şut çeken futbolcu: Kasımpaşa'dan Trezeguet, Mbaye Diagne (3,24)
Maç başına en çok isabetli şut çeken futbolcu: Kasımpaşa'dan Mbaye Diagne (1,82)
En yüksek pas başarı yüzdesine sahip futbolcu: Antalyaspor'dan William Vainqueur (91,6)
Maç başına en çok başarılı pas yapan futbolcu: Medipol Başakşehir'den Mahmut Tekdemir, Alexandru Epureanu (67)
Maç başına en çok oyuncu geçen futbolcu: Kasımpaşa'dan Trezeguet (2,88)
Maç başına en çok hava topu kazanan futbolcu: Çaykur Rizespor'dan Vedat Muriç (5,41)

Maç başına en çok şut çeken takım: Kasımpaşa (12,94)
Maç başına en çok isabetli şut çeken takım: Kasımpaşa (5,71)
Maç başına en yüksek topa sahip olma yüzdesine sahip takım: Medipol Başakşehir (59)
Maç başına en çok başarılı pas yapan takım: Medipol Başakşehir (479)
En yüksek pas başarı yüzdesine sahip takım: Medipol Başakşehir (85)
Maç başına en çok korner kullanan takım: Beşiktaş (7,41)

En çok forma giyen futbolcu (maç): Akhisarspor'dan Fatih Öztürk, Abdoul Sissoko; Antalyaspor'dan Ruud Boffin; Atiker Konyaspor'dan Nejc Skubic, Serkan Kırıntılı, Mustapha Yatabare; Aytemiz Alanyaspor'dan Fabrice N'Sakala, Efecan Karaca, Lucas Villafanez; Bursaspor'dan Barış Yardımcı; Büyükşehir Belediye Ezurumspor'dan Leo Schwechlen, Jasmin Scuk; Çaykur Rizespor'dan Vedat Muriç, Jakub Brabec, Gökhan Akkan; Demir Grup Sivasspor'dan Hakan Arslan; Fenerbahçe'den Roman Neustadter, Eljif Elmas; Galatasaray'dan Fernando Muslera; Kasımpaşa'dan Mbaye Diagne, Strahil Popov, Ramazan Köse, Veysel Sarı, Trezeguet, Samuel Emem Eduok, Tarkan Serbest; Kayserispor'dan Tjaronn Chery, Bilal Başacıkoğlu; Medipol Başakşehir'den Mert Günok, Edin Vişça; Trabzonspor'dan Hugo Rodallega (17) (maksimum)

En çok forma giyen futbolcu (dakika): Akhisarspor'dan Fatih Öztürk; Antalyaspor'dan Ruud Boffin; Atiker Konyaspor'dan Nejc Skubic, Serkan Kırıntılı; Aytemiz Alanyaspor'dan Fabrice N'Sakala; Büyükşehir Belediye Erzurumspor'dan Leo Schwechlen; Demir Grup Sivasspor'dan Hakan Arslan; Galatasaray'dan Fernando Muslera; Kasımpaşa'dan Mbaye Diagne, Strahil Popov, Ramazan Köse, Veysel Sarı; Medipol Başakşehir'den Mert Günok (1530) (maksimum)

---

2- En çok/en az beraberlik

En çok berabere kalan takım: Bursaspor, Çaykur Rizespor (9)
En az berabere kalan takım: Göztepe (1)

Kendi evinde en çok berabere kalan takım: Çaykur Rizespor (5)
Kendi evinde en az berabere kalan takım: Kasımpaşa (0)

Deplasmanda en çok berabere kalan takım: Atiker Konyaspor, Bursaspor, Büyükşehir Belediye Erzurumspor (5)
Deplasmanda en az berabere kalan takım: Antalyaspor, Göztepe (0)

---

3- En kötüler

En az puan toplayan takım: Çaykur Rizespor (12)
En az galibiyet alan takım: Çaykur Rizespor (1)
En çok mağlubiyet alan takım: Göztepe, Ankaragücü, Aytemiz Alanyaspor (9)
En az gol atan takım: Aytemiz Alanyaspor (13)
En çok gol yiyen takım: Kasımpaşa, Çaykur Rizespor (28)
En kötü averaja sahip takım: Kayserispor (-10)

Kendi evinde en az puan toplayan takım: Çaykur Rizespor (8)
Kendi evinde en az galibiyet alan takım: Çaykur Rizespor (1)
Kendi evinde en çok mağlubiyet alan takım: Ankaragücü (5)
Kendi evinde en az gol atan takım: Kayserispor (7)
Kendi evinde en çok gol yiyen takım: Ankaragücü (15)
Kendi evinde en kötü averaja sahip takım: Ankaragücü (-6)

Deplasmanda en az puan toplayan takım: Akhisarspor, Çaykur Rizespor, Aytemiz Alanyaspor (4)
Deplasmanda en az galibiyet alan takım: Büyükşehir Belediye Erzurumspor, Çaykur Rizespor (0)
Deplasmanda en çok mağlubiyet alan takım: Göztepe (7)
Deplasmanda en az gol atan takım: Aytemiz Alanyaspor (3)
Deplasmanda en çok gol yiyen takım: Çaykur Rizespor (19)
Deplasmanda en kötü averaja sahip takım: Aytemiz Alanyaspor (-13)

---

4- En çok/en az kırmızı ve sarı kart

En çok kırmızı kart gören takım: Çaykur Rizespor (6)
En az kırmızı kart gören takım: Bursaspor, Kasımpaşa, Medipol Başakşehir, Trabzonspor (0)

En çok kırmızı kart gören futbolcu: Demir Grup Sivasspor'dan Douglas; Aytemiz Alanyaspor'dan Isaac Sackey (2)

En çok kırmızı kart çıkan hafta: 10. Hafta, 11. Hafta (5)
En az kırmızı kart çıkan hafta: 3. Hafta (0)

En çok sarı kart gören takım: Beşiktaş (46)
En az sarı kart gören takım: Çaykur Rizespor (31)

En çok sarı kart gören futbolcu: Çaykur Rizespor'dan Marwane Saadane (7)

En çok sarı kart çıkan hafta: 14. Hafta (47)
En az sarı kart çıkan hafta: 5. Hafta (28)

---

5- Hakemler

En çok maç yöneten hakem: Fırat Aydınus (13)
En az maç yöneten hakem: Ali Şansalan, Bahattin Şimşek, Koray Gençerler, Serkan Tokat, Tugay Kaan Numanoğlu (1)
En çok kırmızı kart gösteren hakem: Fırat Aydınus (7)
En az kırmızı kart gösteren hakem: Bahattin Şimşek, Cüneyt Çakır, Halis Özkahya, Koray Gençerler, Serkan Tokat, Suat Arslanboğa, Tugay Kaan Numanoğlu, Yaşar Kemal Uğurlu (0)
En çok sarı kart gösteren hakem: Alper Ulusoy (58)
En az sarı kart gösteren hakem: Bahattin Şimşek, Koray Gençerler (4)
Yönettiği maçlarda en çok ev sahibi galibiyeti çıkan hakem: Halil Umut Meler (8)
Yönettiği maçlarda en az ev sahibi galibiyeti çıkan hakem: Ümit Öztürk, Serkan Çınar, Ali Şansalan, Bahattin Şimşek, Tugay Kaan Numanoğlu (0)
Yönettiği maçlarda en çok beraberlik çıkan hakem: Fırat Aydınus (6)
Yönettiği maçlarda en az beraberlik çıkan hakem: Ali Şansalan, Koray Gençerler, Serkan Tokat, Tugay Kaan Numanoğlu (0)
Yönettiği maçlarda en çok deplasman galibiyeti çıkan hakem: Cüneyt Çakır (6)
Yönettiği maçlarda en az deplasman galibiyeti çıkan hakem: Arda Kardeşler, Bahattin Şimşek, Koray Gençerler, Serkan Tokat, Suat Arslanboğa (0)

---

6- Gol istatistikleri
Toplam gol: 391
Gol ortalaması: 2,55

En çok gol olan dakika: 90. Dakika (25)
En az gol olan dakika: 4. Dakika, 5. Dakika, 6. Dakika, 12. Dakika, 17. Dakika, 19. Dakika, 37. Dakika, 47. Dakika, 59. Dakika, 62. Dakika, 68. Dakika, 90+4. Dakika (1)

Tiplerine göre:
Ayak: 253
Kafa: 83
Kendi Kalesine: 11
Penaltı: 44

Ayakla en çok gol atan takım: Kasımpaşa (24)
Kafayla en çok gol atan takım: Beşiktaş (11)
Kendi kalesine gol ile en çok gol bulan takım: Ankaragücü (2)
Penaltıyla en çok gol atan takım: Kasımpaşa (6)

Ayakla en az gol atan takım: Aytemiz Alanyaspor, Fenerbahçe (7)
Kafayla en az gol atan takım: Akhisarspor, Kayserispor (2)
Kendi kalesine ile en az gol bulan takım: Akhisarspor, Aytemiz Alanyaspor, Büyükşehir Belediye Erzurumspor, Demir Grup Sivasspor, Galatasaray, Göztepe, Kayserispor, Medipol Başakşehir (0)
Penaltıyla en az gol atan takım: Göztepe (0)

En çok gol olan hafta: 1. Hafta, 13. Hafta (29) / 3,22 ortalama
En az gol olan hafta: 9. Hafta (14) / 1,55 ortalama

---

7- Oyuncu değişiklikleri

En çok oyuncu değiştiren takım: Akhisarspor, Beşiktaş, Büyükşehir Belediye Erzurumspor, Evkur Yeni Malatyaspor, Göztepe, Medipol Başakşehir (51) (maksimum)
En az oyuncu değiştiren takım: Kasımpaşa (47)

---

Kaynaklar: ttf.org, tr.beinsports.com, mackolik.com

İkinci yarı 20 Ocak'ta başlayacak. Şimdiden güzel bir devre dileğiyle.

23 Aralık 2018 Pazar

Her şeye rağmen...


Bu sezona kabus gibi bir giriş yapan Real Madrid her şeye rağmen kupa kaldırma geleneğini sürdürdü. Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki 2018 FIFA Kulüpler Dünya Kupası final maçında ev sahibi ülkeden El Ayn'ı 4-1 ile geçen Real üst üste üçüncü, toplamdaki dördüncü şampiyonluğunu elde etti. Ezeli rakibi Barcelona'yı geride bırakarak bu turnuvada en çok şampiyon olan takım unvanını tek başına alan Eflatun Beyazlılar'ın zafer golleri Modriç, Llorente, Ramos ve kendi kalesine Nader'den geldi. İlk turdan başladığı organizasyonda buraya kadar gelerek kupa tarihinde final oynayan ilk BAE takımı olan El Ayn'ın tesellisini ise turnuvaya da damgasını vuran Japon yıldızları Shiotani kaydetti.

29 Ekim 2018 Pazartesi

Cumhuriyet’e doğru ilk milli maç


http://www.haberiyakala.com/cumhuriyete-dogru-ilk-milli-mac-560625-haber

Bugün 29 Ekim. Büyük mücadeleler sonunda düşmanı toprağından atan Türk Milletinin, Atatürk önderliğinde Cumhuriyet ile tanışmasının 95. yıldönümü. Kutlu olsun! Bu vesile ile bayramdan 3 gün öncesine yani 26 Ekim 1923’e gidip Türkiye Milli Futbol Takımı’nın Romanya ile karşılaştığı ilk milli maçın heyecanını yaşayalım istedim.

Mehmet Yüce’nin İletişim Yayınları’ndan çıkan 3 ciltlik müstesna Türkiye Futbol Tarihi serisini oyuna çok yakından ilgisi olan herkes bilir veya duymuştur. Bilmeyenler için de geçmişin enfes sayfalarına dalmak için birebirdir ve tavsiye ederim. Söz konusu maçın detayları için ikinci cilt olan İdmancı Ruhlar’dan faydalandım, bilgilerinize.

Teşrinievvel’in son günlerinde artık özgürlüğü hisseden ve Cumhuriyet’i bekleyen Türkiye topraklarında İstanbul, Romanyalı futbol misafirlerini ağırlıyordu. Konuk ekipte de yeni kurulacak devletin milli takımı ile maç yapmanın heyecanı söz konusu idi şüphesiz. Misafirlerimiz Bükreş’in en iyi futbolcularından oluşan 12 kişilik takıma ilaveten Bükreş Karması’ndan da 7 ilave oyuncunun katılımından müteşekkildi. Bu isimler profesyonel ve Bükreş dışından değildi. Açıkçası tamamen amatör ve futbol zevkini yaşayan bir ekipti. Romanya kafile başkanı Mario Kebauer’in basınımıza konuştuğu gibi…

Milli takımımızı kurma görevi ise Ali Sami Bey’in üzerindeydi. İstanbul Ligi’nin kaynadığı bir ortamda; Beşiktaş’ın Darüşşafaka ile birlikte ligi protesto edip maçlara katılmadığı, Galatasaray, Fenerbahçe ve Altınordu (İstanbul) takımlarının kavgalı olduğu bir durumda o kulüpçülük yapmamıştı kendisine yakışır bir biçimde. Galatasaray’dan sadece bir ismi seçip, geri kalan futbolcuları Fenerbahçe ve Altınordu’nun en iyi oyuncuları ile tamamlamıştı. Türk sporuna birçok alanda ve pozisyonda emeği geçen Ali Sami Bey böylelikle ilk milli takım teknik direktörümüz olarak adını bir başka sayfaya daha yazdırıyordu.

Bu atmosferde beklenen gün gelip çatmış ve 26 Teşrinievvel 1339 Cuma öğleden sonra Taksim Stadyumu’nda İstanbul-Çekoslovak cemaatinden Antonin Kratky’nin hakemliğinde büyük heyecan başlamıştı. Maça geçmeden önce heyecana ev sahipliği yapan ve bugün artık olmayan Taksim Stadyumu’ndan da bahsetmek gerek. 1921-1940 yılları arasında faaliyet gösteren stat Taksim Kışlası’nın avlusuna yapıldığında hem şehrin hem de ülkemizin en modern spor tesisi olarak yerini almıştı. Özellikle 20’li ve 30’lu yıllarda futbolun kalbi konumunda bulunan alan daha sonra çeşitli sporlara da kapılarını açtı. 1940’ta dönemin belediye başkanı Lütfü Kırdar’ın yeni Taksim Meydanı projesi için yıkılarak yerini Gezi Parkı’na bıraktı.

İşte o stattaki heyecana tekrar dönersek dakikalar 25’i gösterirken Gansl sert bir şut ile Romanya’yı 1-0 öne geçirdi. Kaleci Nedim’in müdahalesi yetersizdi. Altınordu ve Fenerbahçe takımlarında futbolculuk kariyerini yaşayan Nedim Bey mevkisine o kadar âşıktı ki daha sonra ‘Kaleci’ soyadını da alacaktı. Golün peşine ataklarını artıran Türkiye 32. dakikada bir serbest atış kazandı. Cafer Bey’in kullandığı vuruşta top dönüp dolaşıp Zeki Bey’in önüne düştü. O da müthiş bir sert vuruşla Romanyalı kalecinin bakışları arasında topu ağlarla buluştururken sadece beraberliği yakalamıyor, futbol tarihimize de geçiyordu. Zeki Rıza Sporel, milli takımımızın ilk golcüsüydü artık. Bu gol sekiz bin civarındaki İstanbullu için de coşkunun artmasına vesile olmuştu. Lakin devrenin sonu geldiğinde eşitlikle araya gidildi. İkinci devrede henüz 5 dakika geride kalmışken defanstan Galatasaraylı Nihad Bey, kaptığı topu hemen Fenerbahçeli Sabih Bey’e aktardı. O da bir çalımın ardından Zeki Bey’e bıraktı. İsmi ile müsemma Zeki Bey müsait durumda olmadığını anlayınca çabucak Sabih Bey’e pası verdi. Sabih de büyük bir hızla topu sürüp kaleye yaklaştı ve karşı karşıya kaldığı pozisyonda şutunu kaleci kurtardı. Dönen top Zeki Bey’in önündeydi ve o da en iyi bildiği işi yaparak ağları havalandırdı. Galip duruma geçen milli takım bu kez durumu korumak için geriye çekilince konuk Romanya hakimiyeti sağladı. Bir atakta kaptan Hasan Kamil Bey topa elle müdahale edince hakem beyaz noktayı gösterdi. Maçın ilk golünü kaydeden Gansl başarılı bir vuruşla skoru 2-2 yaptı ve maç da böyle noktalandı.

İlk maçında galip gelmeyi isteyen Milli Takım yine de mücadelesi ile seyircilerden büyük destek gördü. En azından gösterdikleri azim bile izleyenlere yetmişti. O gün sahada yer alan futbolcular bugün artık hayatta değil. Ruhları şad olsun. Cumhuriyetimizin 95. yılında da canlarını özgürlük yolunda veren herkesi saygı, hürmet ve minnetle anıyoruz.

14 Ekim 2018 Pazar

Kazıya kazıya


http://www.haberiyakala.com/kaziya-kaziya-julian-nagelsmann-560036-haber

Takvim yaprakları Şubat 2016’nın günlerini gösterdiğinde Hoffenheim yönetimi ile sportif direktör Alexander Rosen’in bir karar alması gerekiyordu. Kalan 14 maç öncesi takım 17. sıradaydı ve güvenli bölge ile 7 puanlık bir fark vardı. İstifa eden Huub Stevens’ın yerine bu süreçte ya Bundesliga’nın gezgin hocalarından birisini getireceklerdi ya da çok radikal bir işe imza atacaklardı. Onlar ikinci yolu seçtiler ve kulübün U19 takımının başında olan Julian Nagelsmann’ın omzuna sorumluluğu yüklediler. Ateşten gömleği giydiğinde henüz 28 yaşındaydı.

Aslında plan bir anlamda belli idi. Nagelsmann bir sonraki sezon takımın başına zaten geçecekti. Ancak Hollandalı Stevens’ın ani ayrılığı bu eşi görülmemiş karara vesile oldu. Bundesliga tarihinin en genç teknik direktörü olarak kolları sıvayan bu Alman futbol idealistinin geçmişi ise dolu dolu bir futbolculuk kariyeri taşımıyordu. Sakatlıklar sebebiyle daha 20’li yaşlarının başında sahalara veda etmek zorunda kalan Nagelsmann kendisini hemen futbolun kafa yorma kısmına verdi. İşletme eğitimi sonrası spor bilimlerinde uzmanlaştı. Teknik direktörlük akademisini de önemli bir derece ile bitirdi. Aynı akademiden birinci olarak çıkan ve şu sıralar Schalke’nin başında olan 33 yaşındaki Domenico Tedesco’yu da unutmayalım.

İşte o Nagelsmann zor dönemde aldığı Hoffenheim ile 14 maçta 7 galibiyet, 2 beraberlik ve 5 yenilgi alarak 37 puanla 15. sırayı elde etti ve ligde kalmayı başardı. Ertesi sezon 62 puanla gelen dördüncülük gelecek adına güzel şeylerin habercisiydi. Kulüp, tarihinde ilk kez Avrupa kupalarında mücadele etme hakkı kazandı. Üstelik Şampiyonlar Ligi’nden başlayarak. Her ne kadar ön elemede Liverpool’a diş geçiremeseler de geçiş yaptıkları Avrupa Ligi grubu iyi bir deneyim oldu onlar adına. İkinci tam sezonunu ise 55 puanla 3. bitirdi Julian Nagelsmann. Bu şu demekti Hoffenheim ertesi sezon Devler Sahnesi’nde boy gösterecekti.

O sezon bu sezondu. 2 Ekim akşamı 31 yaşında 3 bin 200 nüfuslu Hoffenheim kasabasının kulübü ile bir Şampiyonlar Ligi maçında takımının başında yer aldı. İngiliz ekibi Manchester City’yi zorlasalar da 2-1 kaybettiler. Şimdilik grupta 1 puanları var ama kalan 4 maç için merak içinde takip edeceğimiz takımlar arasında yer alıyorlar şüphesiz.

Nagelsmann ise ayağa kaldırdığı projesi ile son sezonunu geçiriyor. Zira 2019-20 sezonu itibarıyla tıpkı kendisi gibi dipten başlayan bir oluşumun, RB Leipzig’in hocası olacak. Biz bu birleşim için sabırsızca bekleyeduralım o her gün yoğun emek harcayarak, takımı için en iyisini yapmaya, hiç olmadı çabalamaya devam edecek…

13 Ekim 2018 Cumartesi

İrtifa kaybı…


http://www.haberiyakala.com/irtifa-kaybi-560012-haber

10 Ekim günü sosyal medyada gezinirken Arda Turan’ın adını konuşulanlar listesinde gördüğümde “acaba yine ne yaptı?” diye düşündüm tıklamadan önce. Cevap malum. Şarkıcı Berkay ile yaşadıkları kavga meselesi. Turan’ın son 2-3 yıldır serbest düşüşü devam ediyor. Barcelona’ya attığı imza yoksa laneti miydi?

Profesyonel her futbolcunun hayalidir büyük takımlarda oynamak. Arda da İstanbul’un sokaklarında başlattığı hikâyesini Madrid’in Atletico tarafında gururla izlenen bir noktaya taşımıştı. Galatasaray’daki son dönemlerini olayların içinde geçirdikten sonra –ki kulübün kötü sezonları da bunda etkili idi- İspanya’da hocası Simeone ile çok iyi bir gelişim ortamı yakalamıştı. Öyle ki kadronun önemli bir parçası haline gelmekle kalmamış ve arkadaşları ile birlikte La Liga’daki Barça – Real hükümdarlığını da bitirip lig şampiyonluğuna uzanmıştı.

Her futbolcunun hayalidir büyük takımlarda oynamak. 2015 yazında önüne Barcelona teklifi geldiğinde dünyanın en büyük ilk 3 kulübünden birisinde top koşturma ihtimali, hayali aşıp ellerinin arasında mukavele fırsatına dönüşmüştü. Atletico’da kalıp Simeone’nin oyun anlayışında çok iyi bir rol oyuncusu olmayı reddeden Arda, Barcelona’ya imzayı atmış ve hayallerine erişmişti. Bu noktada gitmesini hatalı bulanlar olmuştu. Hatta kulüp içinde ona o kadar çok para (34 Milyon Avro) verilmesi bile tartışılmıştı. Tüm bunlara karşın kendisi farklı bir yol seçmişti. Arda için bu dev kulüpte yer almak yeni bir meydan okuma olacaktı şüphesiz.

İlginç bir şekilde Arda bu meydan okumaya ülkesinin futbol iklimine karşı girişti nedense. Barcelona’da kötü oynadığı dönemlerde ve iyi oynadığı dönemlerde bile hep bir dalaşma ve olay içinde olmaya çabaladı. Öyle ki “İnsanlar sürekli ‘her yerde Arda var’ diyor. Tabii ki ben olacağım. Yüzyıllık tarihe baksınlar. Kaç tane Arda Turan var. Fazla mütevazılık kibir göstergesidir...” diyen de yine kendisi olacaktı. Sonrası bilinen film kareleri: EURO 2016 ‘daki prim savaşları, all-star organizasyonuna salça oluşu, Gazeteci Bilal Meşe ile yaşadığı kriz…

Medipol Başakşehir’e kiralanması birçok kişi için bir irtifa kaybı olarak görüldü. Ancak o düşmeye dur demiyordu. 4 Mayıs’ta Demir Grup Sivasspor ile oynanan maçta yardımcı hakem Erdinç Sezertam’ı itmesi sonucunda ilk önce 16, daha sonra tahkimle 10 maç ceza aldı. Bu satırlar yazılırken cezası yeni bitti. Yine de durmaya niyeti yoktu. Berkay olayı en taze skandalı olarak gazetelerdeki yerini aldı. Gelinen noktada Arda’yı bu hale getiren diğer faktörleri de unutmamak lazım. Onlar ayrı bir yazı konusu. Buna rağmen her şey onun elindeydi. Yapacağı tek şey futboluna katacağı güzelliklere odaklanmaktı.

Her futbolcunun hayalidir büyük takımlarda oynamak. Lakin her şeyden önce profesyonel bir futbol sevgisine ve meslek saygısına sahip olmak şartıyla…

21 Eylül 2018 Cuma

Biz burada mutluyuz...


"Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir..."
Vizontele - Belediye Başkanı Nazmi

Galatasaray, 3 yıllık aranın ardından yeniden Devler Ligi'nde sahneye çıktı. 3-0'lık Lokomotiv Moskova galibiyeti 3 puanın ötesinde kulübün bu organizasyona ne kadar yakıştığını bir kez daha kanıtladı.

2012-13 sezonundaki çeyrek finalli harika performanstan sonra Galatasaray için gelecek, iyi şeyler vadediyordu. Bir sonraki döneme her ne kadar 6-1'lik Real mağlubiyeti ile başlansa da Hoca Fatih Terim olduğu için güven sonsuzdu. Lakin Terim'in o maçtan bir hafta sonra ani gönderilişi tarihin de akışını değiştirdi. O grubu Cimbom "Karda yazılan destan" Juve galibiyeti ile ikinci bitirip tur atlayarak tamamlasa da sonraki sezonlarda o parlak dönemler arandı ne yazık ki. Bu süreçte men cezası ve Östersunds faciası gibi Avrupa kazaları da yaşandı.

Aralık 2017'de 4 yıllık hasreti bitirip kaldığı yerden devam ederek yuvasına dönüş yapan Fatih Hoca sezonu şampiyon tamamladıktan sonra takımını tekrar o ışıltılı arenaya taşımayı başardı. Kura çekimi sonucu heyecanları ikiye, üçe katlasa da transferin santrforsuz kapanması bir an için enerjiyi düşürmüştü.

Yine de tüm bunlara rağmen salı günü Ali Sami Yen Spor Kompleksi'ndeki 44 bin 59 Aslan o heyecanı özlemişti. Müthiş baskıya takım da eşlik edince 8 Aralık 2015'te Astana'ya gol atan Selçuk İnan'ın ardından 9. dakikada özlemi bitiren isim yükselen yıldız Garry Rodrigues oldu. Bu 10-15 dakikalık yoğun tempo sonrası Rusya temsilcisi oyunu dengeleyip bizlere o kötü sezonlardaki endişeleri yaşatsa da Muslera o iyi sezonlardaki gibi güçlü durdu kalesinde. Devrenin sona ermesi bir anlamda bu stresi kurtardı.

İkinci yarının ilk bölümlerinde yine istekli ve hızlı olan bir Lokomotiv vardı. Ancak dediğim gibi tribünler inanmıştı bir kere önce Badou Ndiaye, "Melovari" şekilde tekrar ateşledi taraftarlarını. Peşinden takımın bu sezonki tek santrforu olan Eren Derdiyok birçok kişiyi şaşırtacak şekilde frikikten farkı ikiye çıkardı. Bundan sonrası tamamen kontrolü eline geçiren ve daha da çok pozisyon yakalayan Galatasaray'a aitti. Oyuna sonradan giren Selçuk İnan, Emre Akbaba'nın kazandırdığı penaltıyı gole çevirerek skoru 3-0 olarak belirledi. Gecenin tek olumsuz yönü Badou'nun kırmızı kartı idi.

Mücadeleyi 44 bin 59 seyirci büyük bir coşku ile tribünlerden takip etti.

Galatasaray'ı her daim Avrupa maçlarında daha bir başka severim. Buralara öyle yakışıyor ki dolayısıyla tarihinde de unutulmaz başarılar dolu dolu var. Aslanlar burayı seviyor ve burası da bizler için dünyanın en güzel yeri oluyor haliyle.

Maçtan sonra Fatih Terim de “Oyuncularımı tebrik ediyorum. Seyircilerimizi tebrik ediyorum. Galatasaray iyi bir başlangıç yaptı. Galatasaray layık olduğu yerde. Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçımızdan güzel bir galibiyet ile ayrıldık. Zaten buraları seviyoruz ve kalmayı da istiyoruz." diyerek bu durumu da güzelce özetliyordu bir anlamda.

Terim: "Galatasaray layık olduğu yerde."

Şimdi sırada Porto deplasmanı var. Maç maç düşünüp hülyalarımızın peşinden gitmeye devam edeceğiz. Hayallerimiz var. Belki bu sezon olmayabilir ama bir gün mutlaka gerçeğe dönüşecek. Bize düşen kalplerimizi Aslanlar'la bir tutmaya devam etmek...

Bu arada Porto, Norveç değil Portekiz takımı. Yanlış olmasın.

16 Ağustos 2018 Perşembe

Real'e Atletico'dan kırmızı ışık!


Estonya'nın başkenti Tallinn'de oynanan UEFA Süper Kupa maçında Atletico Madrid, normal süresi 2-2 biten maçta, uzatmalarda ezeli rakibi Real Madrid'i 4-2 mağlup ederek şampiyonluğa ulaştı. 2010 ve 2012'den sonra tarihindeki üçüncü zaferini elde eden Atleti, eflatun beyazlıların üst üste üçüncü şampiyonluğunu da engellemiş oldu. Bu maç ayrıca UEFA Süper Kupa tarihinde aynı şehrin iki takımını karşı karşıya getiren ilk müsabaka olarak kayıtlara geçti.

23 Temmuz 2018 Pazartesi

Arınma...


2006'daki şike skandalı Juventus'u Serie B'ye yollarken, alt ligdeki bir yıllık çilenin ardından gelen dönüş ise kulübün 5 yıllık toparlanma sürecini başlatmıştı. 2012'den bugüne kadar uzanan üst üste 7 lig şampiyonluğu hegemonyası ise Juve'nin Çizme'deki yeni krallığını ilan ediyor. Lakin kulüp için geçmişin izlerini silmek kolay değildi. İlk adım delle Alpi ve Torino Olimpiyat yıllarını geride bırakıp tamamen takımın havasını taşıyan bir stadyuma geçmekti. 2011'de açılan Juventus Stadyumu şimdiye dek hep lig şampiyonluğu görmesiyle hem uğurlu geldi hem de siyah beyazlılara önemli bir gelir kapısı sağladı. Juventus arınmaya devam ediyordu. Ocak 2017'de kulüp çok radikal bir kararı ilan etti ve amblemini değiştirdi. Futbol kulüplerindeki klasik kalkan tarzı bir kenara bırakılıp sadece baş harften oluşan minimal bir tasarım yerini aldı. Başkan Agnelli bu değişimi "Yeni logo Juventus hayat tarzının yeni sembolü olacak" biçiminde yorumlamıştı. Evet, Juventus bu iddialı hamle ile sadece bir kulüp olmadığını, bir marka olduğunu ve markaya özgü bir sembolle yola devam edeceğinin mesajını veriyordu bir yandan da. Bu tazeliklere rağmen camianın özlemle beklediği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bir türlü gelmiyordu. Gerçi 2015 ve 2017'de final oynamak bu durumda bile iyi bir başarı sayılabilirdi. Ancak Juventus'tan söz ediyoruz. Artık final "loser"ı olarak anılmak istemiyordu. Çözüm kadroya bir "winner" katmaktan geçiyordu ki bu da kariyerinde 5 kez Şampiyonlar Ligi kazanmış olan Cristiano Ronaldo'dan başkası olamazdı. Dünya futbol tarihinin en büyük futbolcusu, İtalya'nın en iyi takımındaydı. Arınmanın üçüncü safhası...

Ronaldo, 2009'da katıldığı Real Madrid ile özellikle ortaya koyduğu akılalmaz istatistikler sayesinde rekorları kırıp geçti. Tarihi kendi kalemi ile yazdı adeta. İspanyol ekibinin forması altında yerelde olmasa da Şampiyonlar Ligi'nde yaptıkları ve elde ettiği 4 kupa sevinci onun ne kadar büyük bir isim olduğunun ilanıydı. Zaten ülkesini sırtlayıp EURO 2016'da mutlu sona ulaşmayı başarması kendisini artık önemli bir yere de koydu. Bu parlak karelere rağmen oynadığı kulüp Real'di. Madrid ekibi, taraftarı ve yönetimi ile dünyanın en zor takımı kesinlikle. Sezona "durgun" başlayan bir Cristiano Ronaldo seyirciler tarafından yuhalanma lüksü ile karşı karşıya kalabiliyordu. Ayrıca İspanya'daki vergi soruşturmaları da Portekizli yıldızın sürekli başını ağrıtan bir başka etkendi. Onun adına da bir arınma vaktiydi belki de...

3 Nisan 2018'de, Juventus'un ilk arınma hamlesi olan adreste izleyiciler sanatsal bir gole tanık oldu. Real'in 3-0 kazandığı Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçında Ronaldo, attığı tarifsiz röveşata golüyle tüm stadın alkışını alıyor ve esasında bir aşkın da kıvılcımları orada doğuyordu. İki taraf da birbirine ihtiyacının olduğu bir anda kavuştular. Zaten Ronaldo ile sadece Juventus'un ilgilenmiş olması bunun kanıtı.

Transferin Serie A boyutuna da değinmek gerekiyor. 90'lı yıllarda dünya yıldızlarının evi olma hakimiyetini milenyum itibarıyla Premier League'e kaptıran lig için bu hamle sıradaki yeni yıldızların müjdecisi olur mu göreceğiz. Avrupa'nın "salaş ama lezzetli" arenası için güzel günlerin başlangıcı bir dönem dışladığı en başarılı kulübü Juventus ile olacak gibi görünüyor.

Yeni sezonda herkes bu birlikteliğin neler getireceğini bekliyor. Beklentiler arasından en büyüğü şüphesiz Avrupa'nın zirvesine çıkmak. Ronaldo yeni bir meydan okumaya futbola başladığı ilk günkü gibi hazır.

22 Temmuz 2018 Pazar

Sessiz süreç


Fransa'nın yakın dönemde gençler turnuvalarında elde ettiği başarılara bakınca 4 şampiyonluk göze çarpıyor. İlaveten bir de ikincilikleri var:

*Ev sahibi oldukları 2010 U-19 Avrupa Şampiyonası
*Bu topraklarda düzenlenen 2013 U-20 Dünya Kupası,
*Komşu Bulgaristan'ın ev sahipliği yaptığı 2015 U-17 Avrupa Şampiyonası,
*Almanya'da gerçekleştirilen 2016 U-19 Avrupa Şampiyonası.

*Litvanya'da oynanan 2013 U-19 Avrupa Şampiyonası.

Peki bu turnuvalarda yer alan kaç futbolcu 2018'de dünyanın zirvesine çıkan kadroda yer aldı? Sadece 7. Evet belki yine bu organizasyonlarda yer alıp öne çıkan ama tartışmalı kararlarla milli takıma alınmayan futbolcular vardı fakat neticede 23'te 7 düşündürücü bir rakam. Peki bu 7 "seçilmiş" kimdi? 2010'daki turnuvadan sadece Antoine Griezmann, 2013 U-19 Avrupa Şampiyonası'ndan Benjamin Mendy, 2016'daki organizasyondan Rusya'da turnuvanın en iyi genç futbolcusu ödülünü kazanan Kylian Mbappé. En büyük katılım ise Türkiye'deki U-20 Dünya Kupası'nda şampiyon olan Fransa takımındandı. Tam 4 isim Alphonse Areola, Samuel Umtiti, Paul Pogba ve Florian Thauvin 2018'de dünyanın zirvesine çıktı.

2018 FIFA Dünya Kupası'nda tarihindeki ikinci şampiyonluğunu elde eden Fransa'da teknik direktör Didier Deschamps'ın oyun anlayışı birçok seyircinin bu takıma karşı soğuk durmasına sebep oldu. Final maçındaki etkin görünümü saymazsak turnuvada Fransa sessiz sessiz finale kadar ulaştı bir anlamda. Yine de bazı isimler var ki artık haklarını teslim etmek gerek.

Kante azmi

Kadronun 6 üyesi 1991 öncesinde doğmuş, geriye kalan 17 isimden 7'si de yukarıda bahsettiğim isimler olunca geriye kalan 10 futbolcu kendi çalışma öykülerini yazarak, kendi alın terleriyle buraya ulaştılar. Fransa'da her kulüp adeta bir futbolcu fabrikası. Orada futbola başlasanız takımınızın hangisi olduğu ilk etapta hiç önemli değil. Eğer sizde çalışma azmi varsa Boulogne'de bile başlasanız önemi yok. Evet N'Golo Kante de öyle yaptı. 2010'lu yılların başlarında yani yukarıda yazılan turnuvaların oynandığı zamanlarda Kante Boulogne ile Fransa'nın alt liglerinde ter döküyordu. İngiltere'de bugün bile hoş karelerle hatırlanan Leicester destanının kilit ismi olan ön libero, bugün Chelsea'de yer alıyor ve ülkesinin dünya şampiyonu olmasında hayati faktörlerden birisi olarak ismini kaydetti.

Pavard sürprizi

Maviler'de öne çıkan bir başka isim de Rusya'da sağ bekte büyük işler çıkaran Benjamin Pavard'dı. 1996'lı isim Lille'deki istikrarsızlığa daha fazla dayanamayarak Almanya'ya gitti ve Stuttgart'ta yeni bir maceraya atıldı. Özellikle geride kalan sezonda Bundesliga'da tüm maçlarda 90 dakika oynaması ve Tayfun Korkut ile adeta geçilmez bir defansa dönüşmesi ondaki cevherde saklıydı. Arjantin'e attığı gol bizlere armağan olarak belleklerimize kazındı.

Öne çıkan ve iki isim dışında Monaco'dan Lemar, PSG'den Kimpembe, Barcelona'dan Dembele, Bayern'den Tolisso, Lyon'dan Fekir, Atletico'dan Hernandez... Kimisi az, kimisi çok süre alsa da bir şekilde adlarını tarihe dünya şampiyonu olarak yazdırdılar. Üstelik geçmişte gençler seviyesinde kupa kaldırmadan yaptılar bunu. Bu isimler sessiz bir sürecin, Fransa kulüplerinin akıllı alt yapı hamlelerinin birer ürünleri. Ve tabi sahip oldukları azim de en büyük güçleri. En azından spot ışıkları altında olan isimlerin yanında olduğundan daha fazla bahsedilmeyi hak ediyorlar.

16 Temmuz 2018 Pazartesi

Sıra Fransa'nın gençlerinde


2018 FIFA Dünya Kupası'nda şampiyon Fransa! 1 ay süren futbol bayramının final maçında Hırvatistan'ı 4-2 ile geçen Maviler'e kupayı getiren golleri kendi kalesine Mandzukiç, penaltıdan Griezmann ile Pogba ve Mbappe attı. Tarihindeki ilk final heyecanını yaşayan Hırvatlar'ın sayıları Perisic ve Mandzukiç'in ayaklarından geldi. 4 yıl önce uzun vadeli alt yapı hamlesinin meyvesini dünya şampiyonluğu ile alan Almanya'nın ardından Fransa'nın genç kadrosu da kendilerinden beklenen büyük başarıyı gerçekleştirdi ve ülkelerine tarihindeki 2. kupayı armağan etti. 20 yıl önceki zaferde kadroda yer eden teknik direktör Didier Deschamps, Brezilyalı Zagallo ve Alman Beckenbauer'den sonra Dünya Kupası'nı hem futbolcu hem de teknik adam olarak kazanmayı başaran üçüncü isim olarak adını tarihe kazıdı.

12 Haziran 2018 Salı

Başıboş yaz


13 Kasım 2017 gecesi San Siro'da, bugün artık 40 yaşında olan Gigi Buffon'un gözyaşları birçok futbol takipçisini etkilemişti. Buffon, kariyerinde bir Dünya Kupası şampiyonluğu bulunmasına rağmen ülkesi İtalya'nın 60 yıl sonra ilk kez bir Dünya Kupası'nda yer alamamasına üzülüyordu. Milli takım kariyerini belki de son bir turnuva ile kapatacaktı, olmadı.

Kendi ülkesi son 64 yılda 2 kez Dünya Kupası'nda boy göstermiş birisi olarak benim 4 yılda bir düzenlenen bu futbol panayırında desteklediğim takım hep İtalya oldu. 2002'de hem Türkiye'yi hem de İtalya'yı desteklemiştim. 2006'daki şampiyonluk coşkusunu 2010 ve 2014'te gelen peş peşe hüsranlar takip etmişti. İtalya futbolu milli takım bazında 2010'larda yaşadığı krizi play-off'ta İsveç'e elenerek zirveye ulaştırmıştı.

İtalya'da yaşı kemale eren belli bir kesim dışında çoğu kişi bu yaz takımsız kalacak. Tabi onlara uzaktan sempati duyan benim gibi takipçiler de. Fakat Dünya Kupası takım tutmadan da izlenmiyor. Hele ki ülkesi çok ama çok nadir katılıyorsa başka sevdalar aramanın derdine düşüyor insan.

İtalya'nın geçmişte direkt mücadele ettiği takımlar olması sebebiyle Almanya, İngiltere, İspanya, Brezilya, Arjantin gibi ülkeleri desteklemek içimden gelmiyor. EURO 2016'da İtalya'nın yanında İzlanda'yı tutmuştum. Onların romantizmini tadında bırakmak lazım diye düşünüyorum. Rusya'da 32 takım içinde benim açımdan öne çıkan 3 ülke var. Tekle yetinemedim her zamanki gibi. Önem sırasına göre o takımlar şöyle:

Mısır

Efsanevi bir sezonu geride bırakan Muhammed Salah'ın ülkesini desteklemeden olmazdı. Her ne kadar güzel sezonu Sergio Ramos'un terörüne maruz kalarak gözyaşlarıyla noktalasa da Kral, ülkesine önderlik edebilecek. Bizim toprakların tanıdık siması Trezeguet'nin de varlığını düşününce Mısır en öne çıkan ülke oldu benim nazarımda. Tsubasa ve arkadaşlarına başarılar.



Uruguay

1900'lü yılların ilk yarısındaki büyük başarılarından sonra 2010'lu yıllarda yeniden üst düzey bir jenerasyon yakalamış olan Uruguay'ın bir kere eldivenleri Galatasaray'ın büyük yüreği Muslera'ya emanet. Onu yabana atamazdım. Suarez ve Cavani de Avrupa da en beğendiğim hücum oyuncuları arasında üst sıralarda olunca ikinci adresimi bu güzel Güney Amerika ülkesi olarak belirledim.



Senegal

Yine Liverpool damarım kabardı ve Mane'nin olduğu Senegal'i de es geçemedim. Tarihlerindeki tek deneyim olan 2002'de yaptıkları ile akıllarda yer eden Senegal yine başarılı bir ekiple ikinci kez Dünya Kupası havası soluyacak. Süper Lig'in tanıdık yüzleri Alanyasporlu Gassama, son olarak Bursaspor'da izlediğimiz ve Fenerbahçe ile özdeşleşen Sow, Osmanlıspor ve Galatasaray macerası yaşayan Badou Ndiaye ile eski Bursaspor ve Eskişehirsporlu Alfred N'Diaye burada. Ayrıca Gueye, Kouyate, Niang ve Balde de heyecan veren futbolcular. E tabi bir de 2002'nin kaptanı Aliou Cissé bu kez teknik adam olarak takımıyla birlikte. Yolları açık olsun.


31 Mayıs 2018 Perşembe

Tuttuğum takımların 2017-18 sezonu z raporu


2017-18 sezonu birçok açıdan benim için özel anları fazlasıyla yaşadığım bir sezon olarak hatıralarımda yer edecek. Galatasaray'ın her türlü olaya karşı şampiyon olması, Liverpool'un Şampiyonlar Ligi'nde finale çıkması ama bu finalde çok dramatik olaylara maruz kalması, Valencia'nın ayağa kalkışı, Tula'nın 1 puanla Avrupa'yı kaçırması ve daha fazlası... Hepsi ilerleyen satırlarda, buyurun:

Galatasaray (Türkiye)

Ligde 24 galibiyet, 3 beraberlik ve 7 mağlubiyet sonunda 75 puanla 21. şampiyonluğunu elde etti. İlk yarıyı (17. haftaya kadar) Tudor'la geçirdikten sonra Fatih Terim göreve geldi ve mutlu son yaşandı. Dursun Özbek'in de yerini Mustafa Cengiz'e bıraktığı bu sezon birçok yönden Galatasaray tarihinin en müstesna dönemlerinden biri olacak şüphesiz.

Kupaya 5. turdan başlayan Sarı Kırmızılılar sırasıyla Sivas Belediyespor'u, Bucaspor'u ve Atiker Konyaspor'u saf dışı bıraktı. Ancak yarı finalde daha sonra kupayı da kazanacak olan Teleset Mobilya Akhisarspor'a elendi.

Böyle unutulmaz bir sezon, kahredici bir Avrupa sonucu ile başlamıştı. UEFA Avrupa Ligi'ne 2. Ön Eleme Turu'ndan başlayan Cimbom, İsveç'in Östersunds ekibine deplasmanda 2-0 yenilip, evinde 1-1 berabere kalınca temmuz ayında macerasını noktalamıştı.

Livepool (İngiltere)

Sezon başında kadroya katılan Muhammed Salah ile coştuğumuz sezonda Premier League'de 75 puanla 4. sırayı elde etti Kırmızılar. 21 galibiyet, 12 beraberlik ve 5 yenilgi çıktı bu maçlardan.

FA Cup'a 3. Tur'dan dahil olan Liverpool, ezeli rakibi Everton'ı 2-1 yendikten sonra 4. Tur'da WBA'ya evinde 3-2 yenilerek elendi.

Lig Kupası'nda tek maçlık bir macera söz konusu idi. 3. Tur'da deplasmanda Leicester'a 2-0 kaybederek noktayı koydular.

Evet, Şampiyonlar Ligi... Umulmadık kadro ile beklentilerin düşük olduğu sezonda Final heyecanı yaşadık. Maça da iyi başlamıştık ama Ramos'un Salah'ı insanlık dışı bir biçimde sakatlaması ve kaleci Karius'un yediği tuhaf gollerle Real Madrid'e 3-1 kaybettik. Yine de belirttiğim gibi böyle bir ekibe rağmen bu heyecanı yaşamak güzeldi. 2007'den sonra arayı bayağı soğutmuştuk.

Valencia (İspanya)

Kahredici sezonlardan sonra teknik adamlığa Marcelino'yu getiren Valencia eski günlerinin tadını verdi ve tekrar ayağa kalktı. La Liga'da 22 galibiyet, 7 beraberlik ve 9 yenilgi alan Yarasalar, 73 puanla 4. olarak ait olduğu yere, Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazandı.

Kral Kupası'nda Zaragoza, Las Palmas ve Alaves'i geçen Valencia yarı finalde karşılaştığı Barcelona'ya 1-0 ve 2-0 kaybederek elendi.

Juventus (İtalya)

Ligde Napoli ile girdiği yarışta bir ara "bu sefer kaptırıyor galiba!" dedirten Juve, son haftalarda Napoli'nin beklenmedik puan kayıpları sonucunda üst üste yedinci, toplamdaki 34. şampiyonluğuna uzandı. 95 puan toplayan Juventus, 30 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 yenilgi aldı.

İtalya Kupası'nda da zafer bizim oldu! Sırayla Genoa, Torino ve Atalanta'yı eleyen, finalde de Milan'ı 4-0'la dağıtan Juve, üst üste dördüncü, toplamdaki 13. şampiyonluğunu elde etti.

İtalya Süper Kupa'da Lazio'ya 3-2 kaybettiler.

Şampiyonlar Ligi'nde ise grubunu geçen, Son 16'da Tottenham'ı eleyen siyah beyazlı ekip çeyrek finalde Real Madrid'e evindeki ilk maçta 3-0 kaybettikten sonra Bernabeu'da rövanşta 3-0'ı yakalamıştı. Lakin 90 artılarda Ronaldo'nun penaltı golü maçı uzatmaya taşıma umutlarını bitirip serüveni sona erdirdi. Buffon'un gördüğü kırmızı kart da unutulmazlar arasına girdi.

Lyon (Fransa)

Ligde 23 galibiyet, 9 beraberlik ve 6 yenilgi alan Lyon 78 puanla üçüncü oldu ve direkt Şampiyonlar Ligi vizesini almaya hak kazandı.

Fransa Kupası'nda Nancy, Monaco ve Montpellier'i eledikten sonra Lyon, çeyrek finalde Caen'e 1-0 yenilerek elendi.

Fransa Lig Kupası'nda ise tek maç heyecanı oldu. Montpellier'e Son 16'da 4-1 kaybederek defteri kapattı.

Final maçına kendi stadının ev sahipliği yaptığı UEFA Avrupa Ligi'nde ise serüvenine grup aşamasından başlayan Lyon daha sonra Son 32'de Villarreal'i geçti ama Son 16'da ÇSKA karşısında beklemediği bir eleniş yaşadı.

Mlada Boleslav (Çek Cumhuriyeti)

Ligde son dönemdeki en kötü performanslarından birisini ortaya koyan Mlada Boleslav, 9 galibiyet, 7 beraberlik ve 14 yenilgi aldığı bu sezonu 34 puanla 9. olarak bitirdi. Uzun bir süre ligde kalma savaşının da içinde olan Mlada özellikle Mart'tan sonra bir nebze toparladı.

Kupa'da Pribram'ı, Jiskra'yı ve Banik Ostrava'yı eledikten sonra yarı finalde Slavia Prag'a 2-0 yenilerek final şansını kaçırdı.

UEFA Avrupa Ligi'nde ise 2. Ön Eleme'de İrlanda ekibi Shamrock'ı 3-2 ve 2-0 yenerek saf dışı bıraktıktan sonra 3. Ön Eleme'de Arnavutluk temsilcisi Skenderbeu'yu ilk maçta evinde 2-1 yendi. Rövanşta aynı skorla kaybedince uzatmalara gidildi. Sonuç değişmeyince penaltılarla tur atlayan Skenderbeu oldu.

Arsenal Tula (Rusya)

Ligde tarihindeki en iyi grafiklerinden birisini ortaya koyan sarı kırmızılı ekip 12 galibiyet, 6 beraberlik ve 12 mağlubiyetle 42 puan topladı ve 7. oldu. Rusya Kupası'nı kazanan Tosno'nun lisans sıkıntıları nedeniyle 3. Lig'e düşürülmesi üzerine Avrupa kupasına katılma hakkı 6. sıradaki Ufa'ya gitti. Ufa'nın 43 puanı vardı ve Tula kahredici bir biçimde 1 puanla Avrupa'yı kaçırmış oldu.

Rusya Kupası'nda Son 16'dan dahil olan Arsenal tek maçla yetindi sadece. Deplasmanda alt lig ekibi Tambov'a 1-0 yenildiler ve elendiler.

Freiburg (Almanya)

Geçen sezonki parlak grafikten sonra bu sezon yeniden düşme korkularının yaşandığı bir macera geride kaldı. Bundesliga'da 8 galibiyet, 12 beraberlik ve 14 yenilgi elde eden Freiburg 36 puanla 15. oldu ve 3 puan farkla play-out oynamaktan kurtuldu.

Almanya Kupası'nda ise Germania ve Dresden'i geçen ekip 3. Tur'da Werder Bremen'e 3-2 kaybederek elendi.

UEFA Avrupa Ligi'ne 3. Ön Eleme'den dahil olan Freiburg, Slovenya temsilcisi Domzale'yi ilk maçta evinde 1-0 yenmesine karşın rövanşı 2-0 kaybedince serüvenini erken bitirmiş oldu.

Stjarnan (İzlanda)

İzlanda'da 2018 sezonu yeni start aldı. Burada 2017'de yapılanlardan bahsedersek ligde 10 galibiyet, 8 beraberlik ve 4 yenilgi alan Balıkçılar 38 puanla 2. olmayı başardı bir kez daha.

İzlanda Kupası'nda sırasıyla Throttur, Valur ve KR'yi eleyen takım yarı finalde IBV'ye 2-1 kaybedince elendi.

Lig Kupası'nda ise grubunu 3 galibiyet ve 2 beraberlikle 11 puan toplayarak tamamlamasına karşın averajla 3. sırayı elde edince saf dışı kaldı.

Fótbolti.net Turnuvası'nda grubunu 2 galibiyet ve 1 beraberlikle 7 puan toplayıp zirvede bitiren Stjarnan, finalde FH'ye normal süresi 2-2 biten maçta penaltılarla 6-4 kaybetti.

UEFA Avrupa Ligi'nde ise 1. Ön Eleme Turu'nda yer alan Stjarnan, İrlanda takımı Shamrock'a iki maçta da 1-0 kaybedip elendi.

----------Bilanço----------

2 lig şampiyonluğu: Galatasaray ve Juventus.
1 kupa şampiyonluğu: Juventus.

Müzeye 3 kupa girdi.

----------Avrupa Kupaları Katılımı----------

UEFA Şampiyonlar Ligi: Galatasaray, Liverpool, Valencia, Juventus ve Lyon.
UEFA Avrupa Ligi: Stjarnan.

30 Mayıs 2018 Çarşamba

Spor Toto Süper Lig İlhan Cavcav Sezonu istatistikleri


1. Galatasaray 75
2. Fenerbahçe 72
3. Medipol Başakşehir 72
4. Beşiktaş 71
5. Trabzonspor 55
6. Göztepe 49
7. Demir Grup Sivasspor 49
8. Kasımpaşa 46
9. Kayserispor 44
10. Evkur Yeni Malatyaspor 43
11. Teleset Mobilya Akhisarspor 42
12. Aytemiz Alanyaspor 40
13. Bursaspor 39
14. Antalyaspor 38
15. Atiker Konyaspor 36
16. Osmanlıspor 33
17. Gençlerbirliği 33
18. Kardemir Karabükspor 12

Galatasaray, tarihindeki 21. şampiyonluğuna ulaştı. Aslanlar Gruplar'dan ve Fenerbahçe Üçüncü Ön Eleme Turu'ndan itibaren UEFA Şampiyonlar Ligi'nde yer alacak. Ziraat Türkiye Kupası Şampiyonu Teleset Mobilya Akhisarspor Gruplar'dan, Medipol Başakşehir Üçüncü Ön Eleme Turu'ndan ve Beşiktaş İkinci Ön Eleme Turu'ndan itibaren UEFA Avrupa Ligi'nde boy gösterecek.

Osmanlıspor, Gençlerbirliği ve Kardemir Karabükspor Spor Toto 1. Lig'e düştü.

Ligin ikinci yarısında büyük maçlar:
TS 1 - 1 FB
BS 2 - 2 BJK
BJK 3 - 1 FB
GS 5 - 0 BS
TS 0 - 2 BJK
FB 0 - 0 GS
GS 2 - 1 TS
GS 2 - 0 BJK
FB 2 - 1 BS
BS 1 - 3 TS

--------------------------------------------Sezon İstatistikleri-------------------------------------

1- En iyiler

En çok puan toplayan takım: Galatasaray (75)
En çok galibiyet alan takım: Galatasaray (24)
En az mağlubiyet alan takım: Fenerbahçe (4)
En çok gol atan takım: Fenerbahçe (78)
En az gol yiyen takım: Beşiktaş (30)
En iyi averaja sahip takım: Galatasaray, Fenerbahçe (42)

Kendi evinde en çok puan toplayan takım: Galatasaray (49)
Kendi evinde en çok galibiyet alan takım: Galatasaray (16)
Kendi evinde en az mağlubiyet alan takım: Galatasaray, Beşiktaş (0)
Kendi evinde en çok gol atan takım: Galatasaray (46)
Kendi evinde en az gol yiyen takım: Galatasaray (9)
Kendi evinde en iyi averaja sahip takım: Galatasaray (37)

Deplasmanda en çok puan toplayan takım: Fenerbahçe (35)
Deplasmanda en çok galibiyet alan takım: Fenerbahçe (10)
Deplasmanda en az mağlubiyet alan takım: Fenerbahçe (2)
Deplasmanda en çok gol atan takım: Fenerbahçe (30)
Deplasmanda en az gol yiyen takım: Fenerbahçe (13)
Deplasmanda en iyi averaja sahip takım: Fenerbahçe (23)

En çok gol atan futbolcu: Galatasaray'dan Bafetimbi Gomis (29)
En çok asist yapan futbolcu: Medipol Başakşehir'den Edin Vişça (15)
Maç başına en çok şut çeken futbolcu: Trabzonspor'dan Burak Yılmaz (3,20)
Maç başına en çok isabetli şut çeken futbolcu: Trabzonspor'dan Burak Yılmaz (1,88)
En yüksek pas başarı yüzdesine sahip futbolcu: Beşiktaş'tan Atiba Hutchinson (92,7)
Maç başına en çok başarılı pas yapan futbolcu: Beşiktaş'tan Atiba Hutchinson (65)
Maç başına en çok oyuncu geçen futbolcu: Gençlerbirliği'nden Stephane Sessegnon (3,88)
Maç başına en çok hava topu kazanan futbolcu: Fenerbahçe'den Fernandao (4,83)

Maç başına en çok şut çeken takım: Beşiktaş (13,53)
Maç başına en çok isabetli şut çeken takım: Beşiktaş (6,15)
Maç başına en yüksek topa sahip olma yüzdesine sahip takım: Beşiktaş (60)
Maç başına en çok başarılı pas yapan takım: Medipol Başakşehir (471)
En yüksek pas başarı yüzdesine sahip takım: Medipol Başakşehir, Beşiktaş (84)
Maç başına en çok korner kullanan takım: Beşiktaş (6,85)

En çok forma giyen futbolcu (maç): Aytemiz Alanyaspor'dan Efecan Karaca; Beşiktaş'tan Fabricio; Medipol Başakşehir'den Volkan Babacan (34) (maksimum)

En çok forma giyen futbolcu (dakika): Beşiktaş'tan Fabricio; Medipol Başakşehir'den Volkan Babacan (3060) (maksimum)

---

2- En çok/en az beraberlik

En çok berabere kalan takım: Trabzonspor, Göztepe, Evkur Yeni Malatyaspor (10)
En az berabere kalan takım: Galatasaray, Kardemir Karabükspor (3)

Kendi evinde en çok berabere kalan takım: Atiker Konyaspor, Evkur Yeni Malatyaspor (6)
Kendi evinde en az berabere kalan takım: Galatasaray, Kardemir Karabükspor (1)

Deplasmanda en çok berabere kalan takım: Trabzonspor (8)
Deplasmanda en az berabere kalan takım: Galatasaray, Bursaspor, Kardemir Karabükspor (2)

---

3- En kötüler

En az puan toplayan takım: Kardemir Karabükspor (12)
En az galibiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (3)
En çok mağlubiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (28)
En az gol atan takım: Kardemir Karabükspor (20)
En çok gol yiyen takım: Kardemir Karabükspor (86)
En kötü averaja sahip takım: Kardemir Karabükspor (-66)

Kendi evinde en az puan toplayan takım: Kardemir Karabükspor (10)
Kendi evinde en az galibiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (3)
Kendi evinde en çok mağlubiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (13)
Kendi evinde en az gol atan takım: Kardemir Karabükspor (10)
Kendi evinde en çok gol yiyen takım: Kardemir Karabükspor (41)
Kendi evinde en kötü averaja sahip takım: Kardemir Karabükspor (-31)

Deplasmanda en az puan toplayan takım: Kardemir Karabükspor (2)
Deplasmanda en az galibiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (0)
Deplasmanda en çok mağlubiyet alan takım: Kardemir Karabükspor (15)
Deplasmanda en az gol atan takım: Kardemir Karabükspor (10)
Deplasmanda en çok gol yiyen takım: Kardemir Karabükspor (45)
Deplasmanda en kötü averaja sahip takım: Kardemir Karabükspor (-35)

---

4- En çok/en az kırmızı ve sarı kart

En çok kırmızı kart gören takım: Kayserispor, Teleset Mobilya Akhisarspor (8)
En az kırmızı kart gören takım: Evkur Yeni Malatyaspor, Osmanlıspor (2)

En çok kırmızı kart gören futbolcu: Beşiktaş'tan Duşko Tosiç (3)

En çok kırmızı kart çıkan hafta: 32. Hafta (9)
En az kırmızı kart çıkan hafta: 2. Hafta, 5. Hafta, 13. Hafta, 16. Hafta, 24. Hafta, 29. Hafta (0)

En çok sarı kart gören takım: Kardemir Karabükspor (96)
En az sarı kart gören takım: Demir Grup Sivasspor (65)

En çok sarı kart gören futbolcu: Antalyaspor'dan Charles (12)

En çok sarı kart çıkan hafta: 5. Hafta (52)
En az sarı kart çıkan hafta: 34. Hafta (24)

---

5- Hakemler

En çok maç yöneten hakem: Ali Palabıyık (26)
En az maç yöneten hakem: Zorbay Küçük (1)
En çok kırmızı kart gösteren hakem: Fırat Aydınus, Ümit Öztürk (10)
En az kırmızı kart gösteren hakem: Alper Ulusoy, Bahattin Şimşek, Barış Şimşek, Serkan Tokat, Volkan Bayarslan, Zorbay Küçük (0)
En çok sarı kart gösteren hakem: Fırat Aydınus, Ümit Öztürk (114)
En az sarı kart gösteren hakem: Zorbay Küçük (4)
Yönettiği maçlarda en çok ev sahibi galibiyeti çıkan hakem: Cüneyt Çakır (13)
Yönettiği maçlarda en az ev sahibi galibiyeti çıkan hakem: Koray Gençerler (0)
Yönettiği maçlarda en çok beraberlik çıkan hakem: Alper Ulusoy, Fırat Aydınus (8)
Yönettiği maçlarda en az beraberlik çıkan hakem: Ali Şansalan, Bahattin Şimşek, Serkan Tokat, Volkan Bayarslan, Zorbay Küçük (0)
Yönettiği maçlarda en çok deplasman galibiyeti çıkan hakem: Ali Palabıyık (11)
Yönettiği maçlarda en az deplasman galibiyeti çıkan hakem: Mustafa Öğretmenoğlu, Zorbay Küçük (0)

---

6- Gol istatistikleri
Toplam gol: 906
Gol ortalaması: 2,96

En çok gol olan dakika: 90. Dakika (60)
En az gol olan dakika: 90+5. Dakika (1)

Tiplerine göre:
Ayak: 638
Kafa: 156
Kendi Kalesine: 25
Penaltı: 87

Ayakla en çok gol atan takım: Galatasaray (61)
Kafayla en çok gol atan takım: Beşiktaş (22)
Kendi kalesine gol ile en çok gol bulan takım: Trabzonspor (4)
Penaltıyla en çok gol atan takım: Göztepe (8)

Ayakla en az gol atan takım: Kardemir Karabükspor (8)
Kafayla en az gol atan takım: Antalyaspor, Atiker Konyaspor, Bursaspor (4)
Kendi kalesine ile en az gol bulan takım: Antalyaspor, Evkur Yeni Malatyaspor, Kasımpaşa, Kayserispor, Teleset Mobilya Akhisarspor (0)
Penaltıyla en az gol atan takım: Gençlerbirliği, Medipol Başakşehir (2)

En çok gol olan hafta: 5. Hafta (35) / 3,88 ortalama
En az gol olan hafta: 13. Hafta (18) / 2,00 ortalama

---

7- Oyuncu değişiklikleri

En çok oyuncu değiştiren takım: Atiker Konyaspor, Gençlerbirliği, Kayserispor, Medipol Başakşehir, Teleset Mobilya Akhisarspor (102) (maksimum)
En az oyuncu değiştiren takım: Kasımpaşa (94)

---

Kaynaklar: tff.org, tr.beinsports.com, mackolik.com

27 Mayıs 2018 Pazar

Karius'tan Madrid'e...


UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Livepool'u 3-1 mağlup eden Real Madrid üst üste üçüncü, toplamdaki 13. zaferini elde etti. Şampiyonlar Ligi döneminde kendisine ait üst üste mutlu sona ulaşma rekorunu bir adım daha ileriye taşıyan Real'de goller Benzema ve 2 kez Bale'den geldi. 2007'den sonra ilk final heyecanını yaşayan Liverpool'da sezonun en parlak ismi Muhammed Salah sakatlığı nedeniyle sadece 31 dakika sahada kalırken, kaleci Loris Karius ise yediği unutulmaz hatalı gollerle geceye damgasını vurdu.

24 Mayıs 2018 Perşembe

5 dakikada 5. kupa!


UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi'nde zafer üst üste üçüncü, toplamda 5. kez Lyon'un oldu. 90 dakikası golsüz biten maçın uzatmalarında rakibi Wolfsburg'u 4-1 ile deviren Fransa temsilcisi bu galibiyetle turnuva tarihinde en çok şampiyonluk yaşayan takım unvanını tek başına aldı. 2013 ve 2014'ün şampiyonu Alman ekibi Wolfsburg 93. dakikada Harder'in golüyle öne geçse de 96. dakikada Popp'un kırmızı kart görmesiyle dağıldı. Lyon, 98. dakikada Henry, 99. dakikada Le Sommer ve 103. dakikada Hegerberg'in golleriyle bir anda durumu lehine çevirdi. 116. dakikada Abily ise perdeyi kapattı. Takımının üçüncü golünü kaydeden Norveçli Ada Hegerberg, sezonu 15 golle zirvede noktaladı ve bir Şampiyonlar Ligi sezonunda en çok gol kaydeden futbolcu rekorunun sahibi oldu.

17 Mayıs 2018 Perşembe

Fransa'da Fransız kalmadan...


Fransa'nın Lyon şehrindeki UEFA Avrupa Ligi final maçında Atletico Madrid, Fransız rakibi Marsilya'yı Fransız golcüsü Griezmann'ın 2 golle öne çıktığı maçta 3-0 yenerek tarihindeki 3. şampiyonluğuna ulaştı. Bu sezon ligdeki kötü performansını bu kupayla telafi ederek 2010 ve 2012'den sonra başarısını tekrarlayan Atleti'nin diğer golünü ise kaptan Gabi kaydetti. Ligindeki önemli rakibinin sahasında kupa kaldırma fırsatını kaçıran Marsilya ise 1999 ve 2004'ten sonra yine bir final hüsranı yaşadı.

24 Nisan 2018 Salı

Barça'dan ikinci zafer


UEFA Gençlik Ligi'nde Chelsea'yi 3-0 mağlup eden Barcelona 2014'ten sonra tarihindeki ikinci şampiyonluğuna ulaştı ve rakibi ile şampiyonluk sayılarını eşitledi. Barça'ya kupayı Alejandro Marques (2) ve Abel Ruiz'in golleri getirdi.

13 Nisan 2018 Cuma

Salah sezonu


"Muhammed Salah'ın grafitileri Mısır sokaklarını süslüyor."

"Mısır'da Salah'ın görev aldığı uyuşturucu karşıtı kampanyalar sonrasında rehabilitasyon başvuruları yüzde 400 arttı."

"Mısır'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 1 milyona yakın geçersiz oy Muhammed Salah için atıldı."

Sezon başında Afrika'nın en pahalı futbolcusu unvanı ile Liverpool'a katılan Muhammed Salah belki iyi bir sezon geçirmeyi hayal etmişti ama yukarıdaki örnek haberlere konu olacak kadar ikonikleşeceğini tahmin etmiş miydi, bilemiyorum. Süper Lig'de 2014'ten beri sezonlara önemli futbol kişilerinin adları veriliyor ya hani, dünya genelinde de 2017-18 sezonunu "Muhammed Salah Sezonu" olarak nitelendirebiliriz. Sadece Liverpool ile Ada'da yaptıklarıyla değil, ülkesini Dünya Kupası'na taşıyan penaltı golünü atmasıyla da önemli bir figür haline geldi bile.

Aslında yolun başlangıcında soru işaretleri vardı. Roma'daki performansı bir nebze geçmişi unutturur cinstendi ama daha önce Chelsea ile çok da verimli olmayan bir İngiltere kariyeri yaşaması en çok biz Liverpool takipçilerini şüpheye düşürdü. Lakin bunu daha ilk maçlarından yıkmayı başardı Salah. Kabul, tam bir ısırıcı değil. "Bunu nasıl atamaz?" dedirten tuhaf pozisyonları kaçırabiliyor. Ancak Suarez sonrası böyle verimli rakamlara ulaşabilen golcü olmamıştı. Dolayısıyla Anfield'da keyifler yerinde. Salah'ın adı dillerde...

Fakat bu keyif ilerleyen sezonlarda da sürer mi meçhul. Çünkü kafayı çıkartan isimlere hemen çökmesi ile bilinen, 3 haneli paralarla başarıları satın alabileceğini sanan futbol kodamanları Salah'ı gözüne kestirdi bile. Şimdiden 100-120 milyonlar telaffuz edilmeye başlandı. Eğer Rusya'da Mısır forması ile acayip işlere imza atarsa o miktarları 160-180'lere yuvarlayabiliriz. Öte yandan şu da bir mesele; acaba Salah bireysel anlamda bu çizgisini sonraki sezonlara taşıyabilir mi? Ortamını bulduğu takımlarda evet. O yüzden gönlümüz onun biraz daha Ada yağmurlarında sağanak gollerine imza atmaya devam etmesi. Tabi Kırmızı forma ile!

21 Mart 2018 Çarşamba

NTV Spor'un ardından


Yayın hayatını sonlandıran bir televizyon kanalının ardından bir şeyler yazmak, eğer o kanalda emek vermiş birisiyseniz anlaşılabilir. Ben bir iletişim fakültesi öğrencisi ve spor medyasını kanalları, gazeteleri, kişileri ile yakından takip eden birisi olarak günü gününe tam 10 yıllık macerasını 17 Mart'ta sonlandıran NTV Spor için veda yazısı yazmak istedim. Yıllar yıllar sonra bile hatıralarımızda yer edecek bu televizyonun sıkı izleyicisi olarak biraz da yapmam gereken bir son görevmiş gibi hissediyorum bunu.

2000'li yılların sonuna doğru spor severler için müjdeli bir haber gelmişti. NTV'nin artık ekolleşen spor servisi kabına sığmamış ve ayrı bir kanal projesi başlatmıştı. Zaten Kenan Onuk'un öğrencilerini NTV çatısı altında da ilgi ile takip ediyordum. Özellikle benim için başta Formula 1 ve basketbol yayınları ile vazgeçilmezdi.

Böyle bir ortamda Türkiye'nin ilk spor kanalı olarak yayına başlayan (Nihat Kahveci'li ilk reklamını hatırlatmakta fayda var; https://www.youtube.com/watch?v=rXZ-NsxClJE) NTV Spor büyük bir ilgi ile karşılanmıştı. Ulusal kanalların spor yayınlarından sıkılan takipçiler için ne kadar büyük bir eksikliğin var olduğu anlaşılmıştı. Hele bir de o dönem daha Türksat'ın da yaygın olmadığı yıllardı. En azından şimdiki gibi her evde kesin olan bir platform değildi. Türksat ya da diğer platformların olduğu evlere gidilmişse merak ve heyecanla açılmaya çalışılırdı bu kanal. Lisede öğle aralarında veya okul çıkışlarında uğradığımız oyun konsolu salonunda, dükkanın sahibi hep bu kanalı izlerdi. Ben de çoğu zaman oyunu bırakır gözümü ekrana kaydırırdım. Hatta arkadaşlara "siz ilk maçı yapın ben diğerini oynarım" bahanesini sunup onları izleme yerine NTV Spor'a daldığım da olurdu.

Zamanla televizyon teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla kanalın izlenirliği arttı. 2010'da önemli bir gelişme oldu. NTV Spor, karasal frekanstan da yayınlarına başlayarak tam anlamıyla bir ulusal televizyon haline geldi. O gelişme de güzel bir reklamla duyurulmuştu hatırlayan varsa. Değişik sporların toplarının evdeki eşyaları kırdığı bir çalışmaydı. Bundan sonra artık her evin vazgeçilmezi haline geldi. "Evde ses olsun diye" açılan ya da "yemekte eşlik etsin" diye izlenen, çok fazla izlemenin yalnızlık belirtisi olarak görüldüğü bir mecraya dönüştü.

Murat Caner'in 7/10'u ile güne başlayıp okula, işe gittik. Dilara Gönder'li 14/16'yı çoğu zaman kaçırdık, müsait değildik. Fuat Akdağ (bazen Tuğba Dural) ve Rıdvan Dilmen'li Not Defteri ile geri kalan haftaya bakış attık. Hatta o program zaman zaman konukları ile de efsaneleşmişti. Cem Yılmaz'ın katıldığı bölüm bugün bile paylaşılır. Yenilsen De Yensen De ile taraftarlar kendilerini ifade etme imkanı buldu. Gerçi taraftar olarak katılan birçok ismi bugün spor yayıncılığından veya başka pozisyonlardan tanıyoruz artık. Belki o yönden acaba bir "torpil" işi mi dönüyordu dedirtmişti ama program biraz "düzgün" konuşanları istiyordu galiba. Kırmızı Çizgi'nin en sonki Erbatur Ergenekon,  Mehmet Ayan ve Serdar Ali Çelikler tayfasıyla değil Mehmet Arslan ve Hıncal Uluç'la yayınlandığı zamanlardı. O programda Uluç'un derin sessizliklerine tanık olduk, evinde yedek salonu olduğunu öğrendik. Serie A'yı, La Liga'yı, WRC'yi, FA Cup'ı, Almanya Kupası'nı, Roland Garros'u, Wimbledon'ı zevkle takip ettik. Ha bir de yaz aylarında organizasyonların tatile girmesiyle Amerikan rodeosunu da kusarcasına seyrettik.

Zamanla diğer spor kanallarının güçlenmesi ile NTV Spor büyük kan kaybetti. Önce kopuşlar yaşandı ardından bugüne gelindi. Ferit Şahenk'in bazı yatırım tercihlerinin etkili olduğu söylendi. Arka planda neler olduğunu bilmek güç. Ancak Doğuş Grubu'nun daha önce e2 ve CNBC-E'yi de kapattığını hatırlatalım.

Bazı unutamadıklarım;

7/10'da Murat Caner ve Mert Aydın'ın gülme krizine girmesi;
https://www.youtube.com/watch?v=Fyp2JRLoP80

Sergen Yalçın'ın Bayern Münih transferi;
https://www.youtube.com/watch?v=QIuOf7HG0LA

Galatasaray'ın 2000 UEFA Şampiyonu kadrosunun anıları;
https://www.youtube.com/watch?v=6OJ6e7eIRjU

Hasan Şaş'ın Önder Özen tarafından umursanmaması;
https://www.youtube.com/watch?v=sMJ7_uPH0Zw

Emek Ege ile Özgür Buzbaş'ın Paris Hilton mevzusu;
https://www.youtube.com/watch?v=4AAY3mWozeQ

Cenk Akyol'un Gezi Direnişi döneminde mikrofonu fırlatması; (Kanalın ivmesinin de 2013'ten sonra yavaşlayıp durma noktasına geldiğini unutmayalım. Bununla direkt bir bağı olamaz tabi ama birçok kopuş yaşanmıştı o yıl.)
https://www.youtube.com/watch?v=ku26an4_IEA

15 Mart 2018 Perşembe

Öteki turuncu


Blog'a yaklaşık bir aylık bir boşluktan sonra Medipol Başakşehir yazısı ile dönmem gerçekten tuhaf geliyor bana da. Lakin sevgili dostum Metehan Nazlı'nın Günaydın Kahramanmaraş'taki yazısına cevap vermek istedim nedense! Kısacası yaram vardı gocundum.

Söz konusu yazı:

Saha içinde işler iyi ama yine de...

Medipol Başakşehir bu sezon, geçen sezona göre daha bir gösterişli oynuyor. 2016-17'den birçok şey öğrendikleri kesin. Yaz aylarında gelen önemli hamlelerin yanında Adebayor'un da ilk tam sezonunu geçirerek uyum sorununu atlatması şu an için artan grafiğin başlıca etkenlerinden. Nazlı yazısında kulübün transfer başarılarından söz etmiş. Doğru, bu isimleri bonservissiz ya da cüzi miktarlarda getirmek önemli bir iş. Ama şu da unutulmasın; o isimler acaba yıllık ücretlerinde de böyle mütevazı mı? Turuncu lacivertli ekip Borsa İstanbul'da işlem görmüyor. Dolayısıyla KAP bildirimleri de gelmiyor. Mesela Clichy için iddia edilen rakamlar yıllık 3 milyon avro sabit ücret ve 2.5 milyon avro imza parası şeklinde. Adebayor içinse 4.5 milyon avro dendi, yalanlandı ve 2.2 milyon avro ücret aldığı bildirildi. Devre arasında ilginç bir kiralık anlaşma ile kulübe katılan Arda Turan için bu yarım sezonda 2, diğer sezonlarda 4 milyon avro ödeneceği öne sürüldü. İddia edildi, söylendi, konuşuldu, yazıldı, çizildi diyorum ne yazık ki. Gerek yönetim gerekse de mali oluşumu ile karanlık bir yerde Başakşehir maalesef.

Takımın yaş ortalaması transfermarkt.com.tr'de belirtildiğine göre 30. Bir hayli yaşlı. Peki bizlere yeni bir model sunduğunu iddia eden bir kulübün bu kadar yaşlı isme bu kadar maaşlarla yer veriyor olması ne kadar doğru? Kulübün tek transfer başarısı Cengiz Ünder ama o da Altınordu meyvesi. Alt yapıdan banko oynayan tek isim Mahmut Tekdemir. Mahmut, "Sabrileşme" yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Passolig'de 6 takımı geçti de e peki tribünler?

Metehan Nazlı'nın takdir ettiği bir diğer husus da kulübün Passolig satışı üzerine. İşbu yazı yazılırken Medipol Başakşehir, Passolig Spor Toto Süper Lig sıralamasında 13., Passolig genel sıralamada ise 15. sırada. 1. Lig'den Eskişehirspor, Adana Demirspor ve Samsunspor'a geçilmiş vaziyetteler. Evet bu üç kulüp şehir takımı. Evet Başakşehir bir ilçe ama 2017 verilerine göre Nüfusu 400 bine ulaşmak üzere. Artık o eski Olimpiyat Stadyumu yalnızlığı yok ama şu an itibarıyla 41 bin 930 kart satmaları ilçenin zirveye oynayan bir takımı için tuhaf. Sıralamada geçtiği takımlar Aytemiz Alanyaspor, Teleset Mobilya Akhisarspor, Kardemir Karabükspor, Osmanlıspor, Gençlerbirliği ve Kasımpaşa. Bir diğer tuhaflık da bu 41 bin 930 kart sahibinin maç günleri nerede olduğu meselesi. Alanya ve Akhisar seyircisinin daha az kartı olmasına rağmen oluşturdukları doluluk oranını izleyen gözler görüyor. Bu konu derin bir araştırmayı hak ediyor.

Beton kokan sponsorlar

Medipol Başakşehir'in övündüğü melekelerinden birisi de "üstün" sponsorluk anlaşmaları. Ama ben bu markaları hep zoraki ve kralcı anlayışla katılmış firmalar olarak görüyorum. Öncelikle isim sponsoruyla başlayalım. Özel Medipol Hastanesi, bir dönem Esma Hatun Hastanesi olarak da biliniyordu. Genelde Erdoğanlar'ın tercih etmesiyle popülaritesi arttı. Kanal 7'de bir ara fazla reklamlarıyla akıllardaydı. Çeşitli cemaatlerle bağlantılı olduğu dile getiriliyor ki bu da esasında bir sır değil.

Stadyumuna ve formasının sırtına sponsor olan 3. İstanbul ise Başakşehir'de yükselen bir "yaşam projesi." Asaf İş Ortaklığı adında 4 şirketin bir araya gelmesiyle başlatılmış. Bu dört şirket ise Suudi Arabistan'dan Alzamil Gayrimenkul, Türkiye'den Seha Yapı, Adese Alışveriş Merkezleri ve Fuzul Yapı. Günümüz İslami sermayenin beton hali kısaca. Fuzul Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Akbal, Cumhurbaşkanı'na yakın isimlerden. 2011'de Başakşehir'in ilk alışveriş merkezi olan Olimpia AVM'nin kurdelesini birlikte kesmişlerdi.

Forma sponsoru Makro'da sıra. Makro da bir inşaat firması. Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Uyan. Uyan bir dönem Küçükçekmece Belediyesi'nde AKP'den meclis üyeliği yapmıştı. Ensar Vakfı'nın "Tecrübe Konuşuyor" isimli etkinlikler serisinin birinde konuk olarak yer almış. Makro Yapı son olarak Arda Turan transferinin sponsoru olarak kendisini duyurmuştu. Belki de bizim dert ettiğimiz bu maliyetlerin hepsi söz konusu sponsor "abilerden" çıkacak.

Arda Turan'ın transferi demişken imza töreninde bir Çinli iş insanı dikkatleri çekmişti. Evershine Group ortağı Ngai Hung Chiu. Kendisini Arda Turan hayranı olarak tanıtmıştı Chiu ama her Arda Turan hayranının o imza töreninde yer alamayacağını biliyoruz. Transferin sponsorlarından birisi olan Chiu, Bodrum'da 12 milyon metrekarelik turizm şehri yatırımı planlıyor. Ağaoğlu ile de dirsek teması kuran bu isim belki de ileride dillendirilen, kulübün yabancı sermaye ortaklarından olabilir.

Bitirmeden önce Kalyon'u da unutmamak gerek. Ülkemizin son yıllardaki "parlayan" yıldızı Kalyon Grup, memleketin kocaman kocaman projelerinde hep ismi geçen bir şirket. Haliyle iktidara yakın bir yüz daha.

Sadece sponsorlarına bakarak bile Medipol Başakşehir'in bir proje takımı olduğunu anlamak mümkün. Tabi bu projeden kasıt bol para akışlı bir siyaset projesi. Bu yolda çiğnenen asırlık Anadolu çınarlarının ise onlar için bir önemi yok...

19 Şubat 2018 Pazartesi

Dev dağları aşmak


Kura çekiminde eşleşmenin belli olduğu andan bu yana merakla beklenen Bayern - Beşiktaş kapışmasının ilk maçı geldi çattı. Beşiktaş, 2012'den beri sürdürdüğü istikrarlı serüvenini nihayet dev bir rakip karşısında test edecek. Tabi ki elenmeleri çoğu kişi için hayal kırıklığı olmayacak ama tur atlamaları demek olay demek.

Fikret Orman'ın başkanlığı ile birlikte Beşiktaş, daha doğrusu Örnek Model Beşiktaş, 6. yılına giren bu yeni anlayışının ilk önemli sınavını Alman devi Bayern Münih önünde verecek. Özellikle Şenol Güneş ile birlikte Aybaba ve Biliç sezonlarındaki "Sempatik ama üçüncü" hüviyetinden sıyrılıp 2 lig şampiyonluğu elde eden bu ekip gözünü artık Şampiyonlar Ligi'ne dikmiş vaziyette. Bu sezon elde ettiği başarıyı aslında geçen yıl da gerçekleştirebilirdi Kara Kartal. Kiev'deki acı yenilgi başarısızlıklardan ders çıkarma adına çok ama çok kıymetli bir tecrübe kattı. Öyle ki bu yıl gruplardaki gümbür gümbür oyun galibiyetleri, puanları, liderliği ve rekorları getirdi bir bir. Tek eksiği vardı bu örnek anlayışın. O da dünyanın dev sahnesinde bir tık daha ileriye gidip devlerle aynı sofraya oturması idi. 2016-17'de Benfica, Napoli, Kiev grubuna burun kıvıranlar oldu. Esasında orada deplasmandaki Napoli galibiyeti ileride olacakların habercisi idi. 2017-18'de ise Monaco, Porto ve Leipzig ile kapıştı Beşiktaş. Bu grubu da fazlası ile uzanılamayan ciğer misali karalayanlar oldu. Artık işi şansa bırakmayan Beşiktaş, tarihinde ilk kez tur atlamayı başardı. Tabi Beşiktaş'ın Son 16 biletini almasından dolayı mıdır nedir, kıtanın hatırı sayılır devleri de gruplarını ikinci bitirmişti. Onların arasından Bayern çıktı.

Bayern Münih bu sezona krizlerle başlasa da neşteri çabuk vurdu ve Ancelotti'nin yerine takıma en son üçleme yaşatıp emekli olan Heynckes'i geri çağırdı. Alman bilgenin gelmesi ile takım yeniden o "tank" misali kimliğine geri döndü. Bu yönden temsilcimiz için şansız bir hadise bu. Eşleşmenin belli olmasından bu yana geçen 2 aylık sürede ise Alman ekibi kendi liginde farkı açtıkça açarken, Beşiktaş ise inişli çıkışlı oyunu ile ve buna ilaveten Cenk'i de göndermesi ile biraz soru işareti çoğalttı. Tabi yurt içindeki hakem kararları merkezli gergin maçların yarattığı yıpranma da var üzerinde. Lakin şu da bir gerçek ki Beşiktaş kıyıma uğradığı lig maçının ertesinde Şampiyonlar Ligi'nde çok iyi bir reaksiyon ortaya koyuyor. Bunu grupta defalarca yaşattı bizlere. Zaten yönetim katından gelen "İyi ki bu maçta Türk hakem yok" benzeri açıklamalar boşuna değil. Beşiktaş, karşı takımların da modern futbol anlayışına sahip olduğu bu arenada zevk alarak oynuyor. Doğal olarak bu da takımın goller, galibiyetler bulması anlamına geliyor.

Futbolun taktik boyutuna kafa yormam fazla, bilen biliyor. Böyle maçlarda turun anahtarı deplasman golleri şüphesiz. Cenk her ne kadar ayrılmış olsa da Negredo'ya kıyasla buraların havasını daha iyi solumuş bir Vagner Love'ın takıma dahil oluşu önemli katkı sağlayacak. Son dönemde bir düşüş hissettiğim Babel'in tekrar gruplardaki oyununa dönüp vitesi yükseltmesi gerek. Quaresma'yı da unutmamalı. Biraz sorumluluk konusunda sıkıntılar yaşıyor şu günlerde. Onun daha bilinçli bir anlayışı tercih etmesi takıma da önemli artılar katacak. İlk maç için kilit isimler Atiba, Medel ve Talisca olur. Bu 3 isim gününde oldu mu tamamdır! Yakarsa Münih'i bu arkadaşlar yakar!

Evet Beşiktaş'ın tarihindeki önemli dönüm noktalarından birisi sayılacak müsabakaya 23 saat kaldı. Ya buraya kadar deyip sonradan devam etmek için yeni sezonu bekleyecek ya da devasa bir dağı aşıp Galatasaray ve Fenerbahçe'ye katılarak Türk futboluna bir Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final başarısı daha armağan eden tarafta olacak. Bu sorunun cevabına daha var. Bize düşen desteği sağlayıp arkamıza yaslanmak. Bu takım gerçekten keyif veriyor ve kendilerine inanıyoruz ülkece.

11 Şubat 2018 Pazar

Pazar keyfi: Süper Lig'in yalnız yabancıları


Süper Lig'deki yabancı futbolcular için uygulanan kontenjan sayısı vazgeçilmeyen tartışma konularımızın başında gelir. Bazı dönemlerde rakam azalsa da özellikle 1980'lerin ikinci yarısından itibaren artık vazgeçilmez bir unsur haline dönüştüler. Ülkeler bazında ise yine 80'lerin ortalarını kriter alabiliriz. Öncesinde eski Yugoslav devletlerinin futbolcularının başını çektiği bu grupta bugünlere geldikçe farklı ülkelerden isimleri de izler olduk. Brezilyalılar malum. Her sezonun aranan elemanları misali. Ardından Kamerun, Gana, Nijerya ve Fransa sıkça tercih ettiğimiz ülkelerden diğerleri. Tabi ki bunlar bir kenara dünyada hala çok fazla ülke var ve hala Türkiye'ye hiç futbolcu ihraç edememiş ülkeler söz konusu. Futbolun o ülkelerdeki gelişmişliğinin iyi düzeyde olmaması en büyük etken kuşkusuz. Peki bir de şu ana kadar Süper Lig'e sadece ama sadece 1 (bir) futbolcu göndermiş olan ülkeler hangileri? İşte onları da elimden geldiğince aşağıdaki gibi sıralamaya çalıştım. Listedeki ana kriterim o ülkenin milli formasını giymiş olmak. Bazı isimler farklı ülkelerde doğsa da sonuçta resmiyette milli formasını giydiği ülkenin vatandaşı sayılıyorlar.

Bahreyn: Jaycee John Okwunwanne
Esasında 1985'te Nijerya'da doğmuş olan Okwunwanne, futbola Bahreyn'de başladığı için daha sonra bu ülkenin vatandaşlığına geçip milli formasını giydi. Ocak 2010 - Ocak 2011 arasında Eskişehirspor forması giyen futbolcu 22 maçta 3 gol bulabilmişti.

Çad: Ezechiel N'Douassel
1988 doğumlu forvet oyuncusu bonservisi Rus ekibi Grozny'de olduğu sırada Temmuz-Aralık 2013'te Konyaspor'a kiralanmıştı. 8 maçta forma giyen isim Arsinspor ile oynanan kupa maçında 2 gol atmıştı yalnızca.

Ekvator Ginesi: Thierry Fidjeu Tazemeta
1982'de Kamerun'da doğan santrfor, U-20'de bu ülke adına oynasa da A milli tercihini Ekvator Ginesi adına yapmıştı. 2009-10 sezonunda Diyarbakırspor ve 2010-11 sezonunda ise Konyaspor'da görev aldı. Diyarbakır ile 20 maçta 6 gol kaydetti. Konya'da ise 18 maçta 1 gol buldu. Tabi bizler onu daha çok 6 Mart 2010'daki olaylı Diyarbakırspor - Bursaspor maçında tribünlere "Diyarbakır!" diye seslenmeye çalıştığı anlarla hatırlıyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=W0o3lREePjw

Ermenistan: Aras Özbiliz
1990, İstanbul doğumlu olan Aras, Hollanda pasaportu da taşımasına karşın tercihini kökenlerine bağlı olarak Ermenistan'dan yana kullandı. Ocak 2016'da Beşiktaş'a katılarak Ermenistan'ın Süper Lig'deki ilk futbolcusu oldu. Bize "uzak" komşudan bir ismi izlemek ilginç olacak diye düşünürken fazla şans bulamadı burada. İmza atmasının hemen ardından Rayo Vallecano'ya kiralanmıştı. Birkaç gün önce duyurulan anlaşma ile de bu kez Moldova ekibi Sheriff'e kiralandı.

Estonya: Pavel Londak
1980 doğumlu kaleci 2010-11 sezonunun ikinci yarısında Norveç ekibi Bodø/Glimt'ten Bucaspor'a kiralanmıştı. İzmir ekibinde 8 lig ve 2 kupa maçında görev aldı.

Etiyopya: Walid Atta
1986'da Suudi Arabistan'da doğan Atta, futbola başladığı ülke olan İsveç'in U-21 takımında görev almış olsa da A milli tercihini Etiyopya'dan yana kullandı. 2015-16 sezonunun ilk yarısında Gençlerbirliği'nde izlediğimiz stoper sadece 4 maçta şans buldu.

Galler: Dean Saunders
Son dönemde önemli işler yapan bu Britanya ülkesinden buna karşın tek bir isim Türkiye'ye gelerek forma giydi. 1995-96 sezonunda Galatasaray'da görev alan 1964 doğumlu eski santrfor 32 maçta 21 gol buldu. Efsanevi bir iz bırakan isim 24 Nisan 1996'da Kupa finalinde Fenerbahçe deplasmanında attığı golle hocası Graeme Souness'ın santraya bayrak dikmesine de vesile olmuştu.

Gine-Bissau: Leocísio Sami
1988 doğumlu sol kanat oyuncusu bonservisi Porto'dayken 2015-16 sezonunda ve 2016-17 sezonunun ilk yarısında Akhisarspor forması giydi. İlk sezon 32 resmi maçta 4 gol buldu. Sonraki yarım dönemde ise sadece 6 maçta oynadı ve kupada 1 gol attı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi: Dossa Júnior
Ülke olarak gerilimli ilişkiler yürüttüğümüz bir yerden futbolcu transfer etmemiz ne yazık ki pek mümkün değil. Dossa Junior da devşirme bir Güney Kıbrıslı olarak ligimize geldi. Esasında Portekiz doğumlu olan stoper, kariyerinin çoğunluğunu Ada'da geçirdiği için oranın vatandaşlığını aldı ve milli formasını tercih etti. 2015-16'nın başında Konyaspor'a transfer olan futbolcu ikinci yarıda ise Eskişehirspor'a kiralanmıştı. Sezon sonunda da fazla iz bırakamadan AEL Limassol'a gitmişti.

Haiti: Wilde-Donald Guerrier
1989 doğumlu sol kanatı geçen sezon Alanyaspor'da izledik. 25 maçta 4 gol, 2 asistle dikkatleri çekmişti. Ardından da bu sezon Azerbaycan ekibi Karabağ'a geçti.

İrlanda: Billy Mehmet
Süper Lig'in ilk ve tek İrlandalı futbolcusu esasında bizden birisi sayılır. 1985 doğumlu santrforun babası Kıbrıs Türkü. 2010-11 sezonunun ilk yarısında Gençlerbirliği forması giyen isim 14 maçta 2 gol, 1 asist kaydetmişti. İkinci yarıda ise o dönem 1. Lig'de mücadele eden Samsunspor'a geçmiş ve aynı istatistikleri 11 maçta bulmuştu.

Jamaika: Luton Shelton
1985 doğumlu sol kanat 2011-2013 yılları arasında Kardemir Karabükspor'da ter döktü. Shelton, toplam 48 resmi maçta 10 gol, 9 asistlik bir katkı sundu.

Komorlar: Ali Ahamada
1991, Fransa doğumlu olan kaleci U-21 seviyesinde bu ülkeyi tercih etmişti. Hatta Ocak 2016'da Kayserispor'a katıldığında bir "Fransız kaleci" idi. Mart 2016'da A milli seviyesinde kökenlerinin bağlı olduğu bu ada ülkesini tercih etti. İlk 1.5 sezonunda kadroda yer alan bir isimken bu sezon Sumudica'nın hiç düşünmediği birisi oldu. Geride bıraktığımız devre arasında da takımdan ayrıldı.

Kuzey İrlanda: Kyle Lafferty
1987 doğumlu santrfor İngiliz ekibi Norwich'teyken 2014-15 sezonunun ikinci yarısında Çaykur Rizespor'a kiralanmıştı. Ada futbolunu yakından takip edenler için heyecan verici bir hamle olarak görüldü. Yarım dönemde 15 resmi maçta 2 gol atabildi yalnızca.

Letonya: Deniss Ivanovs
1984 doğumlu stoper 2010-11 sezonunda yer aldığı Sivasspor'da 17 resmi maçta şans bulmuştu.

Libya: Tarik El Taib
1977 doğumlu Libyalı eski orta saha oyuncusu 2004-2006 yılları arasında Gaziantepspor'da forma giymişti. El Taib toplam 47 maçta oynayıp 5 gol kaydetti.

Lihtenştayn: Cengiz Biçer
Esasında İsviçre doğumlu olan Türk asıllı kaleci A milli tercihini Lihtenştayn'dan yana kullandı. Bu özelliği ile futbolun ilginç bir figürü şüphesiz. 2011-12 ve 2012-13 sezonlarında Mersin İdman Yurdu ile Süper Lig deneyimi yaşayan isim sadece 3 maç şans buldu. Daha sonra alt liglerde çeşitli Anadolu kulüplerinde yer aldı.

Moritanya: Diallo Guidileye
Listenin güncel futbolcusu. 1989 doğumlu ön libero bu sezon Gençlerbirliği'ne geldi ve ülkesi adına Süper Lig'in siftahını yaptı.

Namibya: Razundara Tjikuzu
Sıralamadaki futbolcular içinde en çok takımda oynayan futbolcu kendisi. Dolayısı ile iz bırakan bir isim 1979 doğumlu ön libero. 2006-2011 yılları arasındaki Türkiye günlerinde Çaykur Rizespor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Trabzonspor, Diyarbakırspor ve Kasımpaşa formaları giydi. 110 resmi maçta 3 gol ve 4 asistlik bir performans ortaya koydu.

Orta Afrika Cumhuriyeti: Habib Habibou
1987 doğumlu santrfor. Avrupa genelinde hatırlı kulüplerde ter dökmüş bir isim. Bonservisi Rennes'teyken Ocak-Haziran 2016 döneminde Gaziantepspor'a kiralanmış ve 11 resmi maçta sadece kupada Galatasaray'a karşı 1 gol bulmuştu. Ben onu hep bal yapamayan arı gibi birisi olarak hatırlayacağım.

Ruanda: Désiré Mbonabucya
1977 doğumlu eski santrfor. 1997-2000 yılları arasında Gaziantepspor'da görev aldı ve 79 maçta 24 gol kaydederek fena da sayılmayan bir performansla adını kazıdı. Hala ülkesinin Türkiye'de oynayan tek ismi olma özelliğini sürdürüyor.

São Tomé ve Príncipe: Luís Leal
1987'de Portekiz'de doğan santrfor A milli seviyede 2012'den beri Afrika'nın söz konusu ada ülkesinin formasını giyiyor. Bonservisi Birleşik Arap Emirlikleri'nin Al Ittihad Kalba takımındayken 2014-15 sezonunun ikinci yarısında Gaziantepspor'a kiralanmıştı. 12 resmi maçta oynayan Leal sadece kupada 1 kez gol sevinci yaşadı.

Suriye: Sanharib Malki
2011'den beri karışık bir hale bürünen komşunun Türkiye'de forma giyen tek futbolcusu Malki. 1984 doğumlu santrfor 2013-2016 yılları arasında Kasımpaşa'da görev aldı. 73 resmi maçta 13 gol ve 9 asistlik bir istatistik sergiledi. Oyunu ile esasında etkili olan ve katkı veren bir isim olarak hatırlanır.

Trinidad ve Tobago: Darryl Roberts
1983 doğumlu santrfor 2008-2010 yılları arasında Denizlispor ile Süper Lig'de boy gösterdi. 59 maçta 12 gol buldu ve 9 asist yaptı. Listenin iz bırakan isimlerinden. 29 Kasım 2008'de Eskişehirspor'a 12. saniyede attığı gol lig tarihinin en erken golüdür. Daha sonra 1. Lig'de yine Denizlispor ve Samsunspor takımlarında da oynadı.

(Not: Bursaspor'un geride bıraktığımız ara transfer döneminde kadrosuna kattığı John Bostock, alt yaş kategorilerinde İngiltere adına oynasa da A milli tercihini Trinidad ve Tobago'dan yana kullandı ama henüz oynamadı.)

Uganda: Majid Musisi
2005'te 38 yaşındayken AIDS sebebiyle aramızdan ayrılan santrfor listenin belki de en özel ismi. 1994-1997 yılları arasında oynadığı Bursaspor'da timsah yürüyüşünü başlatan kişi olarak kabul edilir. Daha sonra Çanakkale Dardanelspor'da da ter döktü. İki takımla toplam 162 maça çıktı ve 62 gol kaydetti. Ruhu şad olsun...

Yeni Zelanda: Shane Smeltz
Okyanusya'nın güçlü ülkesinden tek isim geldi bu diyarlara. 1981 doğumlu santrfor 2010-11 sezonunun ilk yarısında Gençlerbirliği'nde ter döktü. Sadece 7 maçta oynadı ve 1 gol atabildi. Dünya Kupası etiketi ile gelse de hayal kırıklığı olarak ayrıldı.