14 Ocak 2018 Pazar

Pazar keyfi: Mahalle kurallarına dönsek ya!


Brezilyalı Coutinho'nun 120 + 40 Milyon Avro'ya Liverpool'dan Barcelona'ya transfer olması şu sıralar içinde bulunduğumuz "3 haneli bonservis girdabı"nın son örneği oldu. Peki Philippe Coutinho 160 eder mi? Etmez. Lakin şartlar onu bu noktaya getiriyor. Peki bu balon ne zaman patlayacak?

Endüstriyel futbol artık bıkkınlık getirecek bir tanımlama oldu. Ben dahil birçok futbol romantiği yazdı durdu üzerine. Gelinen noktada Avro'suna Avro katarak büyümeye devam ediyor. Bu canavara kim dur diyecek ya da ne olsa ki artık bir son bulsa bilemiyorum. Çünkü bu şatafatlı dünyayı izlemeye büyütmeye devam ediyoruz. 2013'te Bale ilk 100 milyonluk adam payesini aldığında bunun bir çılgınlığın başlangıcı olacağını çok az kişi tahmin etmişti. Bence ilk kırılma United'ın Pogba için yaptığı 105 Milyon Avro'luk ödemesinde yaşandı. Fransız oyuncunun beklentilerin çok altında kalan performansı üzerine takımlar "o zaman benim gol kralım 300 eder", "benim sağ açığım dünyada tek, 500'den aşağı vermem!" tavırlarını takınır oldular. İkinci kırılma ise geride bıraktığımız yaz Manchester City'nin iki bekine 55 ve 58 Milyon Avro ödemesi idi. Öyle ki artık kulüpler söz konusu bu iki bek Mendy ve Walker'ı örnek göstererek fiyat biçer hale geldi. Zaten mevsim Neymar'ın 222'lik bonservisi ile yine bir rekora sahne oldu ve çıta arşa yükseldi. Bugün Tottenham, yıldız golcüsü Kane için "en az 500" diyor bile. Bu gözü dönmüşlük seyirci için de gerçeklik algısının bozulmasına neden oluyor: "Acaba gerçekten veriliyor mu ki bu paralar yoksa bir göz boyama mı var? Çat diye nasıl ödüyorlar o parayı?" gibi yorumlar var mesela.

Artık bu durumun insanileşmesi şart. Dünyanın en sevdiği spor, dünya gerçeklerinden inanılmaz derecede kopuk bir hale gelirse kıyameti yakındır. Benim önerilerim var;

*FIFA'nın tanıdığı ve anlaşmalı olduğu bağımsız bir kuruluş futbolcuların bonservis bedellerini belirlesin. O değerin üstüne çıkılmasın.

*Kulüpler kadrolarına en fazla bir tane "100'lük" futbolcu katsın. (Mahalledeki "siz çok güçlü oldunuz" şiarı...)

*Maaş düzenlemeleri de benzer şekilde uygulansın.

*Yüksek düzeyde kar elde eden kulüpler dünyanın çeşitli yerlerindeki ülkelere futbol yatırımları yapsın. Gelirlerin bir nebze eşit dağılımı sağlansın.

Bu ana maddeler daha da fazla detaylandırılır. Lakin şu da gerçek ki bunlar benim şahsi ve çok iyi niyetli dileklerim. Serbest piyasa ortamında parayı veren düdüğü çalıyor. Bu düdüğün sesinin kesileceği günü bir umut bekliyorum. Bekliyorum çünkü artık gerçekten sıkıcı bir hal aldı bu durum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder