7 Şubat 2018 Çarşamba

'Yetiştirme'lerin ayak sesleri


Fenerbahçe'nin 3 Şubat'ta evinde Gençlerbirliği ile 2-2 berabere kalmasının ardından yönetime yönelik protestolar ve Ali Koç'a destek tezahüratları tribünlerden yükselmiş, yönetici Mahmut Uslu ise "Fenerbahçe'de kongre zamanında yapılır. Fenerbahçe Başkanını kongre üyeleri seçer. Yetiştirme taraftarlar değil." şeklinde değerlendirmişti bu davranışı. Uslu'nun ve hatta Aziz Yıldırım'ın korktuğu bir durum var ki o "yetiştirmeler", artık gidişattan rahatsız olan kulübün gerçek sevdalıları.

3 Temmuz süreci ile birlikte yoğun bir kenetlenme haline giren Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım, adeta bir kült haline dönüşmüş ve belki de bu şerden hayırı doğurarak 2007'den beri vizyon anlamında kayıpta olan takımındaki koltuğunu korumayı başarmıştı. Özellikle o yıllar muhalifliğin neredeyse tek kalesi olarak sunulan Fenerbahçe'de yaşanan bu birlik hali uzun süremedi. Kırılmanın başlangıcı ve en büyüğü şüphesiz 2012'de Alex'in olaylı vedası idi. Yıldırım'ın Tercüman Samet Güzel'le ayaküstü yaptığı basın toplantısı hala zihinlerde. O günlerde yönetimin ve Aykut Kocaman'ın tartışılmaz konumu yerini sorgulamalara bırakmıştı. İkinci büyük kırılmanın öznesi ise ilginç bir biçimde kulübün sembol olmayan bir ismi yani Ersun Yanal'dı. Yanal yönetiminde gelen 2013-14 sezonu lig şampiyonluğu hala bu satırların yazıldığı anda kulübün son şampiyonluğu durumunda. Elde edilen başarıdan öte oynanan oyun taraftarlarda büyük bir tat bırakmış ve artık "galiba düze çıkacağız" düşünceleri yayılmaya başlamıştı. Ancak Yıldırım yine profesyonel yönetim anlayışı yerine kişisel tavırlarını devreye sokunca yeni sezonun başlamasına kısa süre kala Yanal ile yollar ayrılmıştı. Ardından göreve gelen isimler İsmail Kartal, Vitor Pereira, Dick Advocaat ve -tekrar- Aykut Kocaman kahır yıllarının hocaları olarak yer etti, ediyor. Özellikle an itibarıyla süren ikinci Kocaman dönemi sahada var olan oyun anlayışı ile dertleri üçe beşe katlar cinsten.

Böyle bir enkaz içinde artık yönetimin endişe etmeye başlaması normal. Çünkü adaylığını açıkladığı andan itibaren güçlü bir imajla Ali Koç enselerinde bulunuyor. Hür iradesi ile tepkisini ortaya koyan gruplara klasik bir biçimde arkalarında kontrol edenler var, paralı, yetiştirme gibi etiketlerin yapıştırılması ülke siyasetinden de bildiğimiz bir tavır. Yıldırım yönetimi de bu noktaya geldiğine göre korku büyük. Aziz Yıldırım ve onun sahip olduğu anlayış artık 2020'lere yaklaştığımız şu devirde 80'lerden kalma bir zihniyet. "Ben iyi değilsem rakiplerim de iyi olmasın" mantığı ile yıllardır futbolumuzu baltalayıcı her türlü durumun odağındaydı kendisi.

Ali Koç, dinamizmi ve heyecanı ile yukarıdaki vaziyeti bitirebilecek bir isim. Belki de yapacağı başarılı hamlelerde ezeli rakiplerinin de kendilerini geliştirmelerine vesile olacak. Bana göre bu potansiyeli taşıyor. Olası başkanlığında ise tribünlerde esas olarak kongre üyelerinin değil cefakar "yetiştirme"lerin desteğini hissedecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder