5 Eylül 2015 Cumartesi

Fırtınalı Yaz!


2014-15 sezonunun çifte kupalı şampiyonu Galatasaray, tarihinin en "tuhaf" yaz dönemlerinden birisini geçirdi. Bu ateşin harlanmasında 3 unsur da şüphesiz kendisine özgü rolleriyle öne çıktı:

1)Taraftar

Geçen sezonki başarılarda kesin bir şekilde büyük payı olduğu net olan unsur taraftardı. Prandelli ile sezon başındaki çile döneminde tepkisini de desteğini de iyi ayarladı. Zaman zaman iyi gün dostluğu kendisini gösterse de özellikle Passolig gibi dış unsurun iğrenç etkisinin olduğu bir sezonda büyükler içinde en dolu seyirci Galatasaray Taraftarı oldu. Hamza Hoca'nın gelişi bölünmelere sebep olsa da o olağanüstü halden, zor zamandan iyi çıkıldı. Zaten sezonun ortası sayılabilecek bir zaman diliminde beğenmeme gibi bir durum olamazdı. Taraftar özellikle ligin ikinci yarısıyla iyi bir kenetlenme ortaya koydu ve sezonun mutlu bitmesinde büyük bir faktör olarak hafızalara yer etti.

Transfer dönemine ezeli rakip Fenerbahçe'nin hızlı girmesiyle maalesef taraftar iki kupa, 4 yıldızı çabuk unuttu. Fenerbahçe'nin geçen sezon kaybedilen şampiyonluktan sonra, üstelik uzun süredir yaşını almakta olan kadrosunu değiştireceği ortadayken anlamsız bir gerginlik yaratıldı. Daha ilk aylarındaki yönetime istifa çağrıları bile yapıldı. Evet kabul Aysal dönemiyle gelen çıta yüksekliği inkar edilemez. Tekrar o çıtayı indirmek de mümkün değil. Bu sebeple Podolski'ye burun kıvıran taraftar, Ibrahimoviç etkisine de kapıldı. Bunların sebebi tabi ki sadece taraftar değil, yönetim kanadında birazdan bahsedeceğim anormallikler de etkiliydi. Her şeye rağmen aklı, vicdanı hür Galatasaray Taraftarı'nın artık biraz da kontrollü davranması gerek. Ego tatmini amaçlı sınırsız istekler en büyük zararı yüce armaya verecektir.

2)Hamza Hamzaoğlu

Geride bıraktığımız sezonun iki kupalı hocası için şu bir gerçek; büyük takım çalıştırmayı Galatasaray'ı çalıştırarak öğreniyor. Süreç, zaman zaman sancılı olacaktır. Oluyor da. En büyük hatasını Melo'ya verdiği fazlaca krediyle yaptı. Sürekli "kendinden" geliş süreleri tanıdı, en sonuna kadar gelmesini bekledi. Buradaki kriz Melo'nun kaçırdığı ilk kamp gününde Brezilyalı oyuncuyu kadro dışı bırakarak atlatılabilirdi. Melo olayı şüphesiz otorite ve takım düzenini sarstı. Diğer oyuncular için ibretlik hal alacakken, "örnek" bir tutum oldu. Bunun yanında "Sercan'ı bu sezon deneyebiliriz.", "Hakan'ı Melo'nun yerinde kullanabiliriz.", "Sabri ile sezonu taşıyabiliriz." benzeri açıklamaları da yanlışları arasındaydı. "Hoca takımı senden, bizden iyi mi bilecek?!" şeklinde düşünenler de haklıdır. Lakin daha önce denenmiş, taraftar üzerinde olumsuz hava yaratmış oyuncuları planlarının merkezine oturtması kabul edilemezdi. Sercan yerine Sinan, Hakan yerine Bilal, Sabri yerine "yeni transfer" diyebilirdi. Yanlış dahi olsa tazelik, eskilikten her daim iyi durur. Bunların yanında kulübün yapısına uygun davranması, mali şartlar içinde çalışmayı düşünmesi olumlu eylemleri oldu. Tekrar söylediğim gibi o da bu kulüple birlikte büyük takım hocalığını öğreniyor. Buna zaten bir yerden başlamak gerekirdi. Bu noktadan sonra otoritesini biraz da belirgin şekilde tesis etmeli. Çıkan her oyuncu gazetelere malzeme yapılmamalı.

3)Yönetim

İki kupalı sezonda yönetim kurulu üyesi olan Dursun Özbek, sezonun bitimine kısa bir süre kala başkan seçilmişti. Yarsuvat'ın bizzat övgülerine nail olan ve seçimde de bu sebeple öne çıkan Özbek'in de Duygun Yarsuvat döneminin misyonun sürdüreceği bekleniyordu. Yönetim Kurulu'nda yer alan ve takımdan sorumlu olan Cüneyt Tanman'ın istifa ile sonuçlanan kısa macerası ilk darbeyi vurdu. Ardından başkan danışmanlığına ve Sportif A.Ş. üyeliğine Özbek'in kardeşi Mehmet Özbek'in getirilmesi çoğu kişiyi daha da gerdi. Göreve gelmeden önce "Galatasaray'da mali sorun yok, yönetim sorunu var." diyen Özbek açık bir şekilde mali sorunun varlığını hissettirdi. Bunun yanında seçimden önce İbrahimoviç bahsini açan, "dünyadaki her futbolcu Galatasaray'da oynamak istiyor" türündeki Aysal tarzı açıklamaları da gündem oldu. Bu tip açıklamaları yaptıktan sonra faaliyet gelmezse taraftarın gerilmesi tabi ki doğal sonuçtur. Dursun Özbek'in gerçekçi olması gerekirdi. Sıkıntı var, mali yapı uygun değil, her oyuncuyu almak kolay olmuyor temalı demeçler daha yerinde olacaktı. Evet kulüp başkanlığı da bir nevi siyaset maalesef. Bunları söyleseydi yine taraftar memnun olmazdı belki ama hayal kırıklığına da uğramazdı. Ibrahimoviç haberlerinin uzun süre gündemi işgal ettiği evrenin ardından "aslında hiç radarımızda olmadı" açıklaması çok acemiceydi. "Medyanın oyunu" savı, haberler ta en başından yalanlansaydı gerçekçi bir zemine oturabilirdi. Özbek yönetimi mali açıdan sağlam ilerleyen bir anlayışa sahip her şeye rağmen, gelecekteki olası cezaları mümkün olduğunca uzak tutmak için bu profilde yönetimler artık şart. Kendisine ve ekibine şahsen desteğim devam edecek. (Kesin başıma bir iş gelecek!) Hiç şüphe yok ki işleri artık daha zor ve istifa sesleri bir hayli çoğalmaya başladı. Çünküüüü:

Transferin son gününde hiç umulmadık bir olay yaşandı. Borussia Dortmund'dan transfer edilen -ya da edilemeyen- Kevin Grosskreutz'un belgeleri Transfer Eşleştirme Sistemi'ne imzasız, eksik yüklendi. 31 Ağustos'un 1 Eylül olduğu gecede sorunun süre gecikmesi olduğu bildirildi. Daha sonra FIFA, "sürede sıkıntı yok, hallederdik onu dostlar ama kağıtlarda eksik yerler var" deyiverince skandal açığa çıktı. Galatasaray'ın tarihinde görülmemiş bir olayın hesabını tüm yönetim kuruluna kesmek de, sadece işlemleri yapan çalışana yüklemek de yanlış olur. Yine de ortada büyük bir hata var. Grosskreutz son günün karı gibi iyi bir hamle olacaktı. Ocak ayına kadar beklemek hem onun için hem de takım için zor olacak. Bu tablodan istifaların gelip gelmeyeceğini de zaman ve Özbek'lerin direnci (inadı) gösterecek. Ama artık çok zayıfladılar. Üstelik bunlar 3 ayda oldu. Olanları unutmak ancak saha içindeki başarılı sonuçlarla ve coşkulu oyunla olabilir.

Tarihin en çılgın yaz döneminin aktörleri böyleydi. Arma'nın başarısını istemekle kişisel heveslerin peşine düşmenin ayrımını her gönüldaşın iyi yapması gerek. Umarım bu sert yaz yumuşak ve mutlu bir kış getirir böylece nihayetinde de o "mayıs"lara huzurla erebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder