23 Ocak 2017 Pazartesi

#İlhanCavcav


"Hamamönü’nde fırınımız vardı. Rahmetli babamlar Rumeli’den gelmişler. Muhacir yani. Önce Yozgat’a, sonra Konya’ya, sonra Adana’ya ve en sonunda Ankara’ya yerleşmişler. Hamamönü’nde bir fırın açıp ekmek imal etmeye başlamışlar. Çok iyi hatırlıyorum, üç yaşındaydım, Maliye babamdan defterleri incelemek için istemiş. Babamın da uzun boylu bir Boşnak muhasebecisi vardı. Adam defter, kitap ne varsa hepsini fırına atıp yakıyor. Bunun üzerine Maliye de resen vergi takdir ediyor. Babamların fırın mırın ne varsa hepsi elden gidiyor. Rahmetli babam anlatırdı, “Türkiye’de ilk ekmeği yapan biziz” derdi. Tabii fırın elden gidince babamlar Mamak diye bir yere taşınıyorlar. Kara değirmen diye tabir edilen bir su değirmeni alıyorlar. Köylülerin getirdikleri buğdayları öğütüp un yapıyorlar. Ben de o zaman dört yaşındayım. Hiç unutmam, bir gün babam bana, “Sen değirmenin başında dur, ben bir lavaboya gidip geleceğim” dedi. Ben de un kazanının içine girdim. Tepemden unlar dökülüyor. Üstüm başım her yanım un içinde kaldı. Gayem cinlik yapıp babama ne kadar çalışkan bir çocuk olduğumu göstermek. Nitekim babam geldi, beni una bulanmış bir şeklîde görünce, “Oh oh maşallah! Ne kadar çok çalışmışsın oğlum” dedi."

İlhan Cavcav, hayattayken zaman zaman takdir ettiğimiz ama çoğu kez de kızıp sinirlendiğimiz bir kulüp başkanıydı. Bazı vedalardan sonra o kişilerin büyüklüğü daha belirgin oluyor. Yeri hiçbir zaman dolmayacak. Gençlerbirliği senin emanetin olarak biz futbol delilerine kaldı. Sahip çıkacağız... Mekanın cennet olsun...

Spor yazarı Ziya Adnan'ın, Cavcav ile yakın bir zamanda gerçekleştirdiği söyleşi ise onu daha yakından tanımamız, farklı yönlerini bilmemiz adına iyi bir çalışma. Böyle dursun;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder