10 Ocak 2016 Pazar

Endüstriyel Nostalji


1 haftadır ülkece yeni bir futbol gündemine sahibiz; 4 Büyükler Salon Turnuvası, futbolun ara verdiği şu günlerde TV8 ekranlarından futbolseverlerle buluşuyor.

Sakarya Kapalı Spor Salonu'ndaki mücadelelerde açıkçası en dikkatimi çeken detay reklamların haddinden fazla oluşu. Saha düzenindeki reklamlar yani. Efsane olarak nitelediğimiz futbolcuları "Dumankaya", "Yandex", "Vodefone" yazılı formalarla ve "Coca-Cola", "Yapı Kredi" gibi reklam panoları çerçeveli sahada görmek ne yazık ki olmadı. En üst düzey liginin yıllardır "ayrıcalıklı yayın" niteliğinde olduğu ülkede galiba yeni bir ikame lig bulunmuş oldu. Neresinden bakarsanız bakın bayağılık akıyor şortlardan. En ilginç detaylardan biri de hakem varlığı. Halbuki bu turnuva bir masumane geçmişi anma etkinliği, organizasyonu olsaydı inanın hakeme gerek yoktu. Futbolun yönetim erkinin sahadaki yansıması olan hakemlerin orada buluyor oluşu artık eğlencelik futbol oyunlarında bile yönetme arzusunun tavan yapışının göstergesi. Eğer alternatif bir şeyler yaratılma amacında olunsaydı buna gerek duyulmazdı. Lakin görünen o ki Acun Ilıcalı o çok sevdiği futbol ortamına yeni "eğlencelik profesyonel oyun" niteliğinde bir ürün sokma derdinde. İnsanların mevcut "gerçek" futboldan sıkılmasının fırsata dönüştürülmesi öte yandan. Bu sıkılganlığı ve turnuvaya olan ilgiyi de Ilıcalı, en iyi bildiği işle, reyting oyunları ile başarıyor. Geçenlerdeki Beşiktaş - Fenerbahçe maçında Ali Güneş ile Ahmet Dursun'un saha içindeki gerginliği bunun en büyük örneği: https://www.youtube.com/watch?v=3E8VCaW6RWc
İkilinin özür dileme şekli de pek bi' reytingsel teatral içinde gerçekleşmişti: https://www.youtube.com/watch?v=hIagls_ZCB0
Gerçekten amaç iyi futbol, geçmişi yad etme olsa buna ya baştan izin verilmezdi ya da kavganın tekrarı art arda ekranlara verilmezdi. Spiker Fikret Engin'in tepkileri de o kadar yapmacık ki!
Yine aynı çerçevede Aziz Yıldırım'ın Acun Ilıcalı'yı arayıp, ondan Fenerbahçeli oyuncuları kötü oyunları sebebiyle uyarmasını istemesi de basına yansımıştı: http://www.fanatik.com.tr/2016/01/07/baskandan-acuna-bu-takimin-hali-ne-640303
Takımı için her şeyi yapabilecek yeterliği kendisine gören Başkan Yıldırım'ın kendi yöntemiyle takımı azarlaması da yine bu turnuvanın gerçekçilik hedefi yolunda önemli katkı sunuyor. Kimileri bunu Aziz Yıldırım buraya da el attı diye okuyabilir lakin bu haberin çıkması dahi etkinliğin sırf temsili futbol olmadığı, buram buram gerçekçilik iddiasıyla alana giren yeni bir organizasyon olduğunu kanıtlıyor.
Bir de yetmezmiş gibi maç sonrasında hakeme çemkirme ritüelinin burada da sürüyor oluşu da eksik kalmamış: http://www.acunn.com/video/4-buyukler-salon-turnuvasi/galatasaray-maci-oncesi-ve-sonrasinda-fenerbahce-soyunma-odasinda-neler-yasandi/773921
İlerleyen yıllarda, "hayal edilen" şeyin gerçekleşip Süper Lig yayın haklarının Ilıcalı'ya geçmesi durumunda yaşanacak olanlara bir ipucu niteliğinde bu koca etkili minik detaylar. Nihayetinde küçük bir detaya daha takıldı gözüm. Kanalın kullandığı skor ve puan durumu grafiği yanılmıyorsam Show TV'nin de zamanında kullanmış olduğu bir grafik. Bu bile kendi başına ciddiyet göstergesi değil midir?

Halı sahalar, egemen futbolun çerçevesinden sıyrılmaya vesile olan yerler. Oraları bilindik imgelerle doldurmaya çalışmak soytarılığa çevirmek oluyor. Hele bir de geçmişteki oyunlarıyla kalplerde yer eden efsaneleri de bu dünyanın içine katınca tanınamaz bir hal alıyor. Ben Ergün Penbe'yi sade bir Parçalı içinde izlemeyi tercih ederdim. "Dumankaya" sponsorlu formanın içinde değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder