23 Kasım 2014 Pazar

Bir Dia Şakası


23 Kasım 1996'da futbol tarihinin unutulmaz olaylarından birisi yaşandı. Dönemin Southampton teknik direktörü Graeme Souness, kendisini Weah olarak tanıtan kişiden bir öneri alır. "Telefondaki Weah" Ali Dia isminde bir futbolcu kuzeninin olduğunu ve geleceğin büyük yıldızı olacağını söyler. Souness bu öneriyi kaçırmaz ve Dia'yı kulübe alır. 23 Kasım'daki Leeds maçı ise Dia'nın kariyerindeki ilk ve son "Premier" maçıdır.

Batu Anadolu'nun Dia için yazdığı muhteşem yazı:

Formalarımızla, kombinemizle ve her türlü lisanslı ürünümüzle kulübümüze bağlılık gösterdiğimiz bu günlerde Ali Dia’nın rüyası daha büyük bir anlam kazanıyor. Üzerinden neredeyse yirmi yıl geçen bu hikaye zamana direnmeye devam ediyor.

Günlerden bir gün Graeme Souness’ın telefonu çalar. Telefonun diğer ucundaki isim Afrika’da yüzyılın futbolcusu seçilecek olan, Milan’ın golcü ismi Liberyalı futbolcu George Weah’tır. Kısa süreli hal hatır sormadan sonra Weah, “Graeme, tam sana göre genç bir oyuncu tanıyorum. Kendisi kuzenim olur ve Senegallidir. İsmi Ali Dia, şu an Paris Saint Germain’de oynuyor ve on üç kez Senegal Milli Takımı forması giydi. Bu oyuncuyu kaçırma.” der. Souness’ın içini büyük bir heyecan kaplar. Bir yıllık Galatasaray macerası sonrasında Ada’ya dönen ve Rangers’ı çalıştırdığı dönemden sonra çok da başarılı günler geçirmeyen teknik adamın başına talih kuşu konmuştur. Southampton’ın hali hazırdaki forveti Matt Le Tessier’i tamamlayacak o harika futbolcuyu bulmuştur. Hem de tek bir telefonla. Sevgili dostu Weah’a ne kadar teşekkür etse azdır!

Birkaç gün sonra kulübün kapısını Senegalli bir genç çalar. Kapıyı açan İngiliz yöneticilerin “Kim bu adam?” diye sormalarına fırsat kalmadan Souness gence kol kanat gerer ve ekler “Kendisi yeni yıldız golcümüz. Ama kimselere bundan söz etmeyin sonra Londra’ya ya da Manchester’a kaptırabiliriz.” Yine de yöneticilerin şüpheci tavrı baskın çıkar. Paris Saint Germain’li yıldız forvetle sadece bir aylık anlaşma yapılır. Senegalli, soluğu hızlıca antrenman sahasında alır. Kısa süre içinde oyunuyla tüm takımı etkiler. Hem de şoka sokarak. Ayağında top tutamaz, sekerek koşar ve bunları aynı anda yapabilmektedir. Le Tissier arkadaşlarına döner ve “Bir oyuncuyu koşusuyla değerlendirmek istemem ama gördüğüm en korkunç şeylerden biri.” der. Herkes için Dia, akşama bavullarını toplayıp gidecek gibidir. Ama asıl korkunç gerçek maç günü ortaya çıkar. Leeds United’a karşı oynayacakları maçta oyuncu kadroda kendisine yer bulur.

Souness maça Le Tissier ile başlar. Ama talihsiz serüvenler dizisi kaldığı yerden devam edecektir. Yıldız forvet sakatlık sonucu oyundan çıkarken gözler yedek kulübesine çevrilir. 33. Dakikada oyuna 33 numaralı Ali Dia girer. O güne kadar kimsenin tanımadığı Senegalli golcü coşkuyla karşılanır. Öyle ya o günlerde Football Manager olsa kafa vuruşları 15, bitiriciliği 20 denilecektir. Fakat Dia’nın performansının antrenman sahasındakinden pek bir farkı yoktur. Koşularından dolayı ona çoktan bir lakap bulunur: “Buzdaki Bambi”.

Ama ilk yarının sonlarına doğru sağ kanattaki koşusu bir pasla ödüllendirilir. Dia sağdan ceza sahasına girerken içeride iki Southampton’lı futbolcu top isterler. Ama Dia kararlıdır. Gözlerini kısar ve çok dar bir açıdan var gücüyle topa vurur. Gözlerini açtığında top ağlarda, tribünler coşkulu, arkadaşları şaşkın ama mutludur. İkinci yarıya da fırtına gibi girer Senegalli. İki gol daha atarak henüz ilk maçında hat trick yapar. Sezon kendisi ve takımı için doludizgin geçer. Ama bu kalitedeki bir futbolcu için “Azizler” takımı Southampton son durak olamaz. İyi bir forvetin yanı “Sör”ün yanıdır. Hem de Afrikalı oyuncularla bir türlü sözleşme imzalayamayan Sör Alex Ferguson’ın. Kariyerinin sonuna kadar United forması giyer ve birçok kupa kaldırır. Senegal’le çıktığı son Afrika Kupası’nı da kazanır ve başarılarla dolu kariyerini noktalar.

Şimdi filmi geri saralım ve Dia’nın yanına, sağ kanada dönelim. Gözlerini kısar ve topa vurur ya… Top yerden etkisiz bir şekilde gider ve kaleci tarafından çelinir. 31 yaşındaki “genç” oyuncu bu büyük fırsatı harcar. 31 mi dedim? Sizce genç değil mi? 53. dakikada oyundan alınan ve hiç Milli Takım forması giymemiş olan oyuncun, Weah’ın kuzeni olmadığını söylememe gerek yok sanırım. Açıkçası kimsenin onun kim olduğunu bildiğini de sanmıyorum. Yine de Dia yirmi gün kadar daha kulüple takıldıktan sonra girdiği kapıdan dışarı yollanır. Kendisi ile yapılan bir röportajda gerçekten de futbolcu olduğunu ama Weah’ın akrabası olmadığını ve telefonu kimin açtığını bilmediğini söylemektedir. Southampton taraftarlarının deplasman yolcuklarında “Ali Dia, He’s a Liar” (Ali Dia, o bir yalancı) şarkısı otobüs top 10’una girer. Le Tissier olanları utanç verici olarak nitelerken o sezon Souness’a dar gelir. Takımı ligi on dördüncü bitirirken kendisi turistik amaçlı gittiği Torino’dan bir süre geri dönmeyecektir. Ve evet, Alex Ferguson hiçbir zaman Afrikalı bir oyuncuyla sözleşme imzalamaz.

Şaka bir yana 1996 yılında yaşanan bu olayla Ali Dia, bizlere harika bir mesaj verir. Yalancı ya da dürüst olması bir yana, herhangi bir insanın İngiltere Premier Ligi’nde maça çıkıp şöhrete bir şut kadar yaklaşabileceğini gösterir. Üstelik gerçekten de alt liglerde oynamış bir futbolcudur. Sadece o sahaya çıkacak kadar yetenekli olarak nitelendirilmemiştir. Onu yetenekli görmeyenler kimdir peki? Eskiden işçilerin boş vakit geçirmek için oynadıkları bu oyunu alıp sermayeye bulayan, “profesyonellik” adı altında bu sermayenin dolaşımını sağlarken futbolcuları meta olarak kullanan, forma reklamları ile onları birer pano haline getirirken biz izleyicilerin ağzını “yıldız” tanımıyla tıkayan kimseler. Souness aptal bir insan mıydı? Belki sadece bu düzenin bir kuklasıydı. Tek hatası hiç görmediği bir futbolcuyu rakiplerini kaptırmamak için inanılmaz bir refleks göstermesiydi. Peki ya Ali Dia’ya ne oldu? İngiltere’nin alt lig takımlarında forma giydikten sonra futbolu bıraktı. 2001 yılında Northumbria Üniversitesi’nden İşletme diploması alarak mezun oldu. Bugün bu diplomayla birilerini işletiyor mu bilinmez ama tüm zamanların en büyük futbol şakalarından birini Southampton formasıyla yaptı. Ve şakanın gerçeğe dönüşmesi sadece bir şut uzaktaydı. Buzdaki Bambi hepimizin gözünü açmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder