Transfer döneminin başlamasıyla takımlar yine kadrolarına makyaj yapmaya başladı. Futbolun topa vurmak kadar doğal bir eylemidir transfer. Yeni yüzlere merhaba, hayal kıranlara güle güle... (Ki bu en kibar şekli)
Galatasaray geride kalan sezonu şampiyon tamamladı ve muradına ererek dördüncü yıldızı armasına taktı. Lakin bunun sevinci kupanın kaldırılışından sonra tahminen 1 hafta sürmüştür. Galatasaray taraftarı daha transfer penceresi açılır açılmaz sabırsız bir şekilde transferleri beklemeye başladı. Öyle ki 2 kupa getiren Hamza Hoca'ya karşı bile bazıları "çemkirme" aşamasına geçti çoktan.
Bu satırlar yazılırken, Bilal Kısa'nın transferi resmi olarak duyuruldu. Bu gelişme bazılarınca transferden bile sayılmıyor. Galatasaray'dan teklif alan bir Anadolu "topçusu" elbet düşünmeden gelecektir zaten, hatta bu onun görevidir bile.
Peki neden bu şımarıklık. 2000'den bu yana yükselen bir çıta var kabul. Lakin bu durumun en büyük sorumlusu sürekli taraftarları anlamsız benzetmelerle şımartan Aysal ve yönetimiydi. Şimdi Özbek ve arkadaşları da onların hatasına düşüyor; "taraftarlarımız merak etmesin bu hafta ses getireceğiz.", "önümüzdeki hafta bir bomba patlatıyoruz" minvalinde açıklamalar... Bunu Aysal da yaptı. Üstelik iddiasını hiçbir zaman da vaktinde gerçekleştiremedi. Bunlara hiç gerek yok.
Rakiplere baktığımızda Fenerbahçe Simon Kjaer ile, Beşiktaş da Duşko Tosiç'le sözleşme imzalamış. Yani onlar da şimdilik birer imza gerçekleştirmiş. Peki bu acele neden?
Sabırsızlığı bir kenara bırakma vakti artık. Transferler elbet yapılır. İlla haziran sonuna bitecek diye bir şey de yok. Ağustosta, eylülde gelip başarılı işler çıkaranlar da oldu geçmişte.
Hesap sorulmaz mı tabi sorulacak. Eylül olunca o verilen sözler tutulmaz, beklentiler boşa çıkarsa o zaman sitemde bulunulur. Ancak şu an çok yersiz.
Yönetim taraftarın gönlünü hoş tutmak için yanlış beyanlardan, taraftar ise ego tatmin edecek diye aceleci davranmaktan kaçınsın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder