25 Mayıs 2014 Pazar

Bizim Çocuk



Dün geceki Şampiyonlar Ligi finali "öz" duygularla başladı. Portekizliler kendi sahalarında, kendi evlatları olan Ronaldo'nun, Real ile La Decima'yı tamamlamasını bekledi. Her şeyden kendine pay çıkarmasını bilen bizim ulus ise Arda'yı bu sınıfa koyup milli dava edasıyla geri sayıma geçti. Kötü haber maçtan birkaç saat önce duyuruldu. Turan, sakatlığı sebebiyle 18'de yoktu. Bizim futbol seyircisinin ateşi de biraz olsun düşüvermişti.

Hikayesi bol maçın ilk bölümleri pek de iyi geçti denilemezdi. İki takım da kendilerinden beklenmeyecek derecede ihtiyatlı bir anlayış sergiledi. Kontrol Real'deydi ama Di Maria'nın çırpınışlarına Benzema başta olmak üzere pek kimse ayak uyduramadı. Yine de beklentiler ilk golü Los Galacticos'un bulacağı yönündeydi. Zira Bale'in mutlak pozisyonu da bunun sinyaliydi. Hatta ve hatta Diego Costa'nın 9 dakikalık ucube macerası da biraz Atletico'nun sinirlerini bozmuştu. Öyle olmadı ama. Bir korner her şeyi tersine çevirdi. Atleti'den Diego Godin, mevkidaşlarının hatasını iyi değerlendirdi ve durumu 1-0 yaptı. Her iki takım da bu sonuca razıydı. İlk yarıyı böyle bitirmeyi seçtiler.

İkinci yarıda yavaş yavaş Casillas'ı unutmaya başlamıştık. Real, Di Maria önderliğinde delip geçmeye başlıyordu ama "Bizim Çocuk" Ronaldo başta olmak üzere diğer herkes bir türlü kendini bulamıyordu. Atletico ise Adrian'ın ataklarıyla bir umut 2'yi atıp işi bitirmenin derdindeydi. Süre daralıyor, Ancelotti sinirli hale bürünmeye başlıyordu. Uzatma dakikalarının kaç olduğunu bilmeden son demlere yaklaşılmıştı. Cüneyt Çakır'ın her iki devrede de neden ilave süreleri geç gösterdiğini pek anlamamıştım. İlk defa böylesi bir durumla karşı karşıya olmuştum. Real belki de son fırsat niteliğinde bir korner attı, Eflatun Beyazlılar'ın ummadık anlarda ortaya çıkan kafacısı Sergio Ramos inanılmaz bir vuruşla 1-1'i buluyor, onlarca kişinin beklediğini geç de olsa veriyordu.

Uzatmalar ise tam bir af dileme ayini gibiydi. Artık deli gibi bir Real vardı sahada. Önce Bale, kaçırdıklarının intikamını aldı ve 2-1 yaptı. Sonra Marcelo, değişikliğin hakkını verdi ve şampiyonluk yürüyüşü edasıyla içeri katederek 3-1 yaptı. Sevinci pek bi' duygusaldı. Artık bu iş bitti derken Portekiz'in Çocuğu penaltıyı aldı, topun başına da kendisi geçti ve 4-1'i buldu. Ronaldo'nun buradan gol atmadan gitmesi çok ama çok ayıp olurdu, mahallesindeki abilerine, ablalarına karşı. CR7, 17 golle turnuvanın bir sezonunda en çok gol atan futbolcusu olarak tarihe de geçiyordu. Bunu Bayern maçında elde etmişti ama dünkü penaltı biraz daha perçinledi.

İki Madrid ekibinin genel olarak sıkıcı geçen kapışmasında bu kadar hikayenin çıkması bile iki takımın kültürünü gözler önüne sermiş oldu. Bizler kendi içimizde kedi köpek gibi didişip, bundan da bir şey üretmezken, onlar ezeli rekabetten destanlar türetmeyi başarıyor. Takip etmeyi sürdüreceğiz biraz daha. Tebrikler Real, teşekkürler Atletico.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder